<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>









13 Mart 2012 Salı

Dünya'yı o kurtaracak


Bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma, Dünya’nın, üzerine gelmekte olan bir asteroitten tıpkı filmlerdeki gibi kurtulabileceğini ortaya koydu.

ABD’nin en önemli araştırma tesislerinden Los Alamos Ulusal Laboratuarı’ndaki bilim insanları, gerçekleştirdikleri bilgisayar simülasyonlarında, asteroitlere karşı nüklee füzeleri kullandı. Simülasyonda, uzunluğu 500 metre olan asteroite, 1 megaton gücünde nükleer füze gönderildi. 1 megaton, Japonya’nın Nagazaki kentine atılan atom bombasının 50 katına denk geliyor.
Araştırmada yer alan Bob Weaver, “Elde ettiğimiz sonuca göre, nükleer füze asteroiti Dünya’ya zarar veremeyecek kaya parçalarına çevirecek” dedi. 3 boyutlu simülasyon, dünyanın en hızlı 10 bilgisayarından biri olan Cielo süper bilgisayarının 32 bin işlemcisinde gerçekleştirildi. Nükleer füze, asteroitin yüzeyinde çok büyük hasara yol açtı. Bu sonuç, tıpkı 1998 yılında çekilen Armageddon filminde olduğu gibi, kamikaze astronotların Dünya’yı kurtarmak için bir asteroitin yüzeyine inip nükleer bomba yerleştirmelerinin gereksiz olduğunu gösterdi.
Weaver, Armageddon filmindeki bir senaryonun, çarpışmaya sadece birkaç ay kalması gibi durumlarda son çare olarak denenebileceğini ifade etti. Ancak, asteroitlerin nükleer bombayla yok edilmesinin olumsuz sonuçları da olacak. Böyle bir durumda, çok sayıda toz ve kaya parçası Dünya’nın üzerine yağacak. DİĞER SAVUNMA YÖNTEMLERİ Bilim insanları, Dünya’ya ulaşması yıllar sürecek asteroitlere karşı nükleer füzeden başka çözümler de bulunabileceğini belirtti. Bunlardan bir tanesi, asteroite bir robotik uzay aracı göndermek. Uzay aracı, asteroitle beraber yol alarak, oluşturacağı çekim gücüyle bir römork haline gelecek. Yıllar süren yolculuk süresince, asteroit yavaş yavaş rotasını değiştirecek.
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bu tür teknik beceriye geçmişte uzaya gönderdiği keşif araçlarıyla ulaştı. Dawn (Şafak) uzay aracı, asteroit kuşağında yer alan, 530 kilometre genişliğindeki Vesta asteroitiyle beraber hareket ediyor. Japonya’nın Hayabusa uzay aracı ise 2005’te Itokawa asteoitinde numune almayı başarmıştı.
Römork görevi görmek yerine, uzay araçları asteroitle kafa kafaya da çarpıştırılabilir. 2005 yılında NASA, Tempel 1 buzul kuyruklu yıldızının bileşenlerini tespit etmek için ‘darbe ölçer’ bir uzay aracı göndermişti. Bu yöntem, gök taşlarının rotasından çıkmasına neden olabilir ancak, bilim insanları römork seçeneğinin daha güvenilir olduğunu belirtiyor. Gök bilimciler, 65 milyon yıl önce dinozorları yok eden asteroitin bir benzerinin yakın zamanda yaşanabileceğinden endişe duyuyor ve giderek artan “asteroit tehdidi önleme” çabalarını destekliyor.

Acer'dan yepyeni teknolojik ürünler


Acer’ın yepyeni teknolojik ürünleri Almanya CEBIT fuarında görücüye çıktı!
Acer’dan etkileyici performans, ısı konforu ve uygun fiyatıyla birlikte çok yönlü mobilite özelliklerine sahip yeni bir ultra ince dizüstü bilgisayar: Acer Aspire V5 Serisi
Bu yeni ince ve hafif dizüstü bilgisayar serisi etkileyici performans, ısı konforu, şık tasarım ve rahat mobil kullanım arayan bütçesini aşmak istemeyen kullanıcılar için birebir.

Şu anki trend haber-eğlence tüketimi ve her an her yerde içerik oluşturma özelliği olan daha ince ve daha hafif dizüstü bilgisayarlar olduğu için, Acer müşterilerinin beklentilerini nasıl karşılayacağını çok iyi biliyor. V5 Serisi dizüstü bilgisayarlar aynı sınıftaki bilgisayarlardan % 30 daha ince, böylece mobil kullanımları inanılmaz ölçüde kolay. 11.6-inçlik model 15 mm'den inceyken, 14-inçlik model optik bir sürücüye sahip ve 21 mm'den ince ve 2.1 kg ağırlığında; 15.6-inçlik model de aynı zamanda optik bir sürücüye sahip ve 23 mm'den ince ve 2.3 kg'dan hafif.

V5 Serisi günlük çoklu görevler, içerik oluşturme ve multimedya kullanımı için güçlü Intel® Core™ ailesi işlemciler, ve dünyaca tanınan NVIDA® GeForce® GT Serisi grafikler kullanıyor.

Akıllı bir güç yönetimi ve komponentlerinin düzeni ses ve ısı konforunu performanstan ödün vermeden optimize ediyor. Bu dizüstü bilgisayarlar yazı yazarken ve medya oynatımı sırasında kucağınızın üzerinde sessiz ve rahat bir şekilde kullanılabilir. ENERGY STAR® sertifikalı V5 Serisi enerji tasarrufu sağlar ve çevreye dosttur.

Çok kolay mobil kullanıma sahip olan V5 Serisi en çok ziyaret edilen erişim noktalarını otomatik olarak tarayıp kaydederek, kullanıcıların alışılmış yöntemlerden dört kat daha hızlı bir şekilde, yalnızca 2.5 saniyede internete bağlanabilmelerini sağlayan Acer Instant Connect özelliğine sahiptir.

Şık tasarımı bu dizüstü bilgisayara konforlu bir dokunuş katan pürüzsüz bir yüzey barındırıyor. Tam boy yumuşak klavyesi ve geniş click-pad çok iyi yerleştirilmiştir ve kolay navigasyon ve gelişmiş üretkenlik için ergonomiktir. Yeni Aspire V5 serisi ultra ince, modern ve şık tasarımıyla göz alıcı renk çeşitleri sunuyor.

Kullanıcılar online bağlantı sağlamak ve bir kablodan harici görüntüleme elde etmek için LAN/VGA birleşik bağlantı noktasıyla çok yönlü mobilitenin keyfini çıkarabilirler. USB 3.0 bağlantı noktaları aracılığıyla dosyaları diğer dijital aygıtlar arasında paylaştırmak da ayrıca hızlı ve kolaydır.
V5'in dağıtımına 2012'nin ikinci çeyreğinde başlanacaktır.
Acer ICONIA TAB A700: Farkı Tam HD olarak görün!
Bu tabletin birçok etkileyici özelliğinin arasında en büyük çığır açanı parlak, yüksek kaliteli görüntüler ve geniş görüş açıları sağlayarak olağanüstü bir 1920 x 1200 piksel çözünürlük sunan premium 10.1-inç tam HD ekranıdır. Kullanıcılar artık üst düzey tam HD deneyimin keyfini çıkarabilirler: 1080p videolar ve oyunlar hiç olmadıkları kadar hayat kazanırlar ve görüntüler 5.1 kanallı surround sound ev sinema sisteminden taviz vermeden Dolby® Mobile 3+ tarafından daha da çok geliştirilir.

NVIDIA® Tegra™ 3 dört çekirdekli CPU ile beslenen ICONIA TAB A700, kesintisiz çoklu görev deneyimi, daha düzgün HD videolar, internette daha hızlı gezinme ve konsol benzeri oyun oynama keyfi için daha yüksek hızlarda çalışır. Olağanüstü 9800 mAh pili tabletin pil ömrünü gerçek anlamda gün boyunca kullanılabilir düzeye çıkarıyor.

ICONIA TAB A700, tabletin kontrolünü daha eğlenceli ve kullanıcı dostu bir deneyime dönüştürmek için interaktif Acer Ring arayüzü ile bir araya gelen Ice Cream Sandwich adlı en son Google Android işletim sistemine sahiptir.
Acer’dan Yine Bir İLK:
Aspire Timeline Ultra M3, özel grafikleri ve optik sürücüsüyle birlikte sektördeki ilk 15", 2-spindle Ultrabook™
En son Timeline serisi gelişmiş performanstan ödün vermeden kendinden öncekilerden daha ince (yalnızca 20 mm inceliği ile) ve daha hafiftir. Yeni Aspire Timeline Ultra M3 geliştirilmiş içerik oluşturma ve tüketimi için özel NVIDIA® GeForce® GT640M grafikler ile ilk Ultrabook™ olarak çıtayı yükseltiyor.

İnce tasarımı güçlü ve çok yönlü performans özellikleri barındırır. En son Intel® Core™ işlemci ve üstün özel grafikler hızlı navigasyon ve çoklu görevleri grafik ağırlıklı oyunlar ve multimedya uygulamalarında bile garanti eder.

Geniş kapasiteli bir sabit disk sürücüsü büyük dosyalar için fazlasıyla alan sunarken, entegre bir katı hal sürücüsü anında açılma özelliği sağlar. Yalnızca SSD yapılandırma da ayrıca mevcuttur. Son derece dayanıklı SSD kullanıcılara dosyalara daha hızlı erişmelerini, pil ömrünün daha uzun olmasını ve daha sessiz çalışma sağlar.

Genel deneyim olarak ise son derece uyumludur. Acer Green Instant-On uyku modundan 1.5 saniye içinde hızlı devam edebilme özelliği sağlar. Benzer şekilde, Acer Instant Connect en çok ziyaret edilen erişim noktalarını otomatik olarak tarayıp kaydederek, kullanıcıların alışılmış yöntemlerden dört kat daha hızlı bir şekilde, yalnızca 2.5 saniyede internete bağlanabilmelerini sağlar.

Aspire Timeline Ultra M3 aynı zamanda, DVD keyfi için optik bir sürücüye sahip olan ilk 15" 2-asitmetre Ultrabook™ aygıttır. Dolby® Home Theater® v4 ve premium hoparlörler diğer eğlence geliştirmeleri arasındadır. Profesyonel olarak ayarlanmış ses sistemi müzik, film ve oyunlar için sektörünce öncü yüksek ses seviyesi, net diyalog ve ses efektleri sunar.

Timeline geleneğinde, bu Ultrabook™ tek bir şarj ile tüm gün multimedya kullanımı ve verimlilik sunan 8 saatlik pil ömrüne sahiptir.

M3'ün ultra ince profili minimalist ve modern bir görünüm sağlıyor. Şık siyah kasası sağlamlığını arttıran alüminyum alaşımdan yapılmıştır. Sayısal tuş takımlı tam boy yumuşak klavye daha rahat yazı yazılmasını sağlayarak üretkenliği arttırır.

Aspire Timeline Ultra M3 tüm dünyada Mart 2012'den itibaren raflardaki yerini alacaktır.
Acer V3 Serisi: Geceyarısı Siyahı, Şafak Altın Sarısı, Alacakaranlık Grisi ve Şimşek Gümüşü renkleri ve çok yönlü performansıyla Acer’dan yeni bir dizüstü bilgisayar serisi.

Acer bugünün dijital ihtiyaçları için optimize edilmiş, 14-, 15.6- ve 17.3-inç modelleri mevcut olan V3 Serisi dizüstü bilgisayarları gün yüzüne çıkarttı. Mükemmel performansa, eğlence geliştirmelerine, iletişim araçlarına ve şık bir tasarıma sahip olan bu dizüstü bilgisayarlar yüksek tanımlı ses ve görsel deneyim talep eden, teknolojiyi yakından takip eden kullanıcılar düşünülerek tasarlanmıştır.

Son nesil Intel® Core™ ailesi işlemciler, ayrıca NVIDA® GeForce® GT Serisi grafikler birçok uygulama, müzik, internetten video, filmler, oyunlar ve çok daha fazlasıyla birlikte çoklu görevler için kusursuz performansı garanti eder.

Tüm multimedya seçeneklerinden en iyi şekilde yararlanmak için, Aspire V3 17.3” modelinde HD+ 1600 x 900 LED-arka aydınlatmalı ekran dahil olmak üzere tüm seride Acer CineCrystal™HD ekranlara ve bunun yanısıra Dolby® Home Theatre® v4 ve bir Blu-ray Disc™ sürücüsüne sahiptir. Kullanıcılar, HDMI® çıkışı sayesinde dizüstü bilgisayar eğlencesinin tadını bir HD televizyonda bile çıkarabilirler.

Özel eğlence geliştirmelerinin arasında 17.3” ekranda Acer CineCrystal™ HD+ 1600 x 900 LED-arka aydınlatmalı görüntü, Dolby® Home Theatre® v4 ve bir Blu-ray Disc™ sürücüsü bulunur. Kullanıcılar HDMI® çıkışı sayesinde dizüstü bilgisayar eğlencesinin tadını bir HD televizyonda bile çıkarabilirler.

V3 Serisi, kullanıcılarının online kalmaları için Acer InviLink™Nplify™ Wi-Fi CERTIFIED™kablosuz bağlantı ve Gigabit Ethernet'e sahiptir ve Acer Crystal Eye HD web kamerası yüksek çözünürlüklü yüz yüze iletişimi garanti eder.

Acer clear.fi 2.0 evinizdeki tüm dijital aygıtları otomatik olarak birbirine bağlar. Bu da kullanıcıların evlerinde her odadaki her aygıttan medyalarını düzenleyebilmelerini, paylaşabilmelerini ve keyfini çıkarmalarını sağlar.

Multi-in-1 kart yuvası, Bluetooth® 4.0 ve USB 2.0/3.0 bağlantı noktaları (USB güç kapalıyken şarj özelliği ile) aracılığıyla başka dijital cihazlar arasında dosya paylaşımı yapılabilir.

Tasarım yönünden, kapağı parlak bir kaplamaya sahiptir ve rengi ekran kenarı ve avuç dayanağı ile uyumludur. Gelişmiş konfor ve üretkenlik için şık ve ergonomik Acer yumuşak klavye, çoklu hareket özelliğine sahip bir touchpad ile tamamlanır. V3 Serisine Geceyarısı Siyahı, Şafak Altın Sarısı, Alacakaranlık Grisi ve Şimşek Gümüşü renkleriyle sahip olabilirsiniz.
Olimpiyat Logosu ile Acer ICONIA TAB A510
Acer'ın Olimpiyat Oyunları ile ortaklığını kutlayan tasarım, Acer ve Olimpiyat logolarını birleştiriyor ve siyah/gümüş renk seçenekleri sunuyor. ICONIA TAB A510 firmanın Android Ice Cream Sandwich tabanlı en yeni tabletidir. Gerçek anlamda tüm gün kullanım için 15 saatlik pil ömrü, güçlü bir NVIDIA® TEGRA® 3 dört çekirdekli işlemci ve mobil üretkenlik, paylaşım ve çok daha fazlası için son teknoloji araçlar barındırır.

ICONIA TAB A510'un 9800mAh pili 15 saate kadar HD video oynatımını destekler. Ekstra güç tabletin hacmini büyütmez çünkü paralel pil paketi inceliği korur.

Güçlü bir NVIDIA® TEGRA® 3 dört çekirdekli işlemci daha fazla güç ve daha az pil tüketimiyle iş yükünü akıllı bir şekilde dağıtır. Ağır çoklu görevler, HD videolar, konsol benzeri oyun deneyimi ve internette daha hızlı gezinme işlerinin üstesinden gelirken, beşinci bir "arkadaş" çekirdek müzik çalma ve aktif bekleme gibi düşük güç gerektiren görevleri üstlenir.

Mobil verimlilik uygulamalarına çeşitli belge formatlarını, fotoğrafları ve web sayfalarını destekleyerek kablosuz yazdırmayı kolaylaştıran Acer Print dahildir. Acer Print, mevcut pazardaki markalı yazıcıların % 87'si ile uyumludur.

Bu arada, Polaris® Office, tablet tabanlı olarak çalışmak üzere optimize edilmiştir. Mobil olarak MS Office belgelerinin düzenlenmesi ve okunması için kullanışlı geliştirmeler sağlar.

Gürültü bastırma ve eko önleme teknolojileri ses kayıtlarını iyileştirir ve HD sesli görüntülü aramalar kusursuzdur. Müzik, filmler ve çok daha fazlası için premium 5.1-kanallı HD çıkışa sahip Dolby® Mobile 3+ üstün ses zevki sağlar.
Acer, K520 Hybrid LED-Lazer Projektör: Benzersiz renkleri ve parlaklığıyla lazer ışık teknolojisi kullanan yenilikçi projektör

Acer ‘ın CEBIT fuarında tanıttığı yenilikçi ürünlerden bir diğeri de LED-laser hybrid K520 projektör. Bu projektör uzun ömürlü 2000 lumen parlaklık ile canlı görüntüler elde etmek için eşsiz bir hibrid LED-lazer ışık kaynağı teknolojisi kullanır.

Hibrid LED-lazer ışık kaynağı yüksek basınçlı cıvalı lambalarla karşılaştırıldığında renk parlaklığını önemli ölçüde geliştirir ve aynı zamanda lambanın ömrünü 20,000 saate çıkarır. Ayrıca, bu yenilikçi teknoloji daha iyi renk doyması sunmak için daha geniş bir renk dizisi sağlar.

Görüntü kalitesini arttıran birtakım teknolojilere sahiptir: DynamicBlack™100,000:1 kontrast oranı; 2000 lumen parlaklık ve tam HD 1920X1080 çözünürlük canlı, parlak detaylar ve inanılmaz renkler sunar. Ayrıca, gerçek 24p kare hızı gerçek ustalıklı gösterimler sağlar.

K520, 3D görüntü çıkışını destekler ve 3D gözlükler ile heyecan verici, sinema benzeri 3D deneyimleri evinizde yaşayabilirsiniz.

Analog sinyaller için VGA, Kompozit Video, Kompozit Video/Ses, ve bilgisayarlara, HD oynatıcılara ve oyun konsollarına hızlı ve güvenli bağlantı sağlayan bir HDMI® bağlantı noktası bağlantı seçenekleri arasındadır.

İş toplantıları veya sınıflarda kullanım için kurulumu çok kolaydır çünkü anında açılma/kapanma özelliği kullanıcının projektörü soğumasını beklemeden hemen kapatabilmesine olanak verir. Kullanıcılar aynı zamanda 40° dikey temel düzeltme sayesinde düzgün olmayan yüzeylerde bile projektörü rahatlıkla kullanabilirler.

K520 çevre dostu bir güç yönetim sistemi olan AcerEcoProjection donanımına sahiptir. Gelişmiş lamba gücü kontrolü ve % 70'e kadar azaltılmış güç tüketimi için ExtremeECO modu mevcuttur. AcerEcoProjection ayrıca, özelleştirilmiş güç tasarrufu yapılandırmaları için Acer ePower Management donanımına sahiptir.

K520 beyaz lake bir yüzey ve gümüş rengi vurgular taşır. Yuvarlanmış köşe ve kenarlardan oluşan tasarımı, ister ev ister ofiste kullanım için şık bir aygıt haline getirir.




12 Mart 2012 Pazartesi

Şarj sorununa ilginç çözüm


Elektronik cihazlarını 7/24 yanından ayırmayanlar için şarj sorununu çözecek yeni bir teknoloji geliştirildi.

Brezilyalı mucit Joco Paulo Lammoglia geliştirdiği AIRE maskesi sayesinde, spor yaparken veya uyurken iPhone’dan tutun mp3 çalarlara kadar birçok elektronik cihaz şarj edilebilecek.
AIRE maskesi, maskeyi takan kişi nefes alıp verdikçe oluşan rüzgar enerjisini elektriğe çeviriyor ve bağlı olduğu elektronik cihazın şarj olmasını sağlıyor.
Küçük rüzgar türbinleri içeren maskenin ürettiği elektrik, bir kablo aracılığıyla elektronik cihaza aktarılıyor. Mucit Lammoglia, “İcadımla atmosfere karbondioksit salınımı oranını düşürmek ve elektrik üretilmesini sağlamak istiyorum” dedi.
Lammoglia, “Evinizde veya dışarıda, koşarken, yürürken, uyurken, hatta kitap okurken bile AIRE maskesini kullanabilirsiniz... Enerji tasarrufu sağlaması ve çevreyi korumaya yardımcı olmasının yanı sıra, egzersiz yapma istediğini de güçlendiriyor” dedi.
7/24 ENERJİ
Brezilyalı mucit, AIRE maskesiyle 7/24 enerji elde edilebileceğine dikkat çekerek, icadının bedensel faaliyetleri enerjiye dönüştürmek için harika bir cihaz olduğunu öne sürüyor.
AIRE maskesinin birlikte kullanılamayacağı tek bir cep telefonu mevcut: Dünyanın halen AA pili kullanan cep telefonu SpareOne. Sadece arama yapabilme ve gelen çağrıları alma özelliği bulunan SpareOne’ın kamerası, internet bağlantı veya dokunmatik ekran özelliği bulunmuyor.

SpareOne, 15 Mart’ta İngiltere’de 95, ABD’de 70 dolardan satışa sunulacak. Telefonun, arka cebinizde taşıyabileceğiniz “acil arama” cihazı olarak tanımlanıyor. Pil ömrü 10 saat konuşma imkanı veren SpareOne, kapalıyken bile şarjı azalan akıllı telefonlara kıyasla, kullanıcılara şarj endişesi bulunmayan bir alternatif sunacak.

IFS'den bulut hizmeti

 
IFS, Windows Azure bulut sistemlerinde işgücü optimizasyonu sağlayan bir araç seti olan IFS 360 Scheduling’i piyasaya sunuyor.
Yeni uygulama seçeneği iş yükü artışlarını yönetebilmek için müşterilere hızlı uygulama ve esnek, talebe göre ölçek değiştirme gibi avantajlar sunuyor.

Windows Azure bulut sistemlerinde IFS 360 Scheduling kullanmanın sunduğu avantajlarından biri, hızlı uygulamanın müşterilere kaliteli üretim ortamını bir saatten kısa bir süre içinde tatbik etme olanağı sağlaması. Şirketler, sunucu ve yazılım hizmetleri için dış kaynak kullanarak, kuruluşlarına tam anlamıyla odaklanıp güvenilir ve zahmetsiz kullanımın keyfini çıkarabiliyor.

‘‘Müşterilerin büyük çoğunluğunun sürekli olarak gerçek zamanlı bilgi işlem gücü ve acil yanıt süreleri gibi zorlu zaman kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldığı düşünüldüğünde, hız ve güvenilirliğin çok önemli iki bileşen olduğu bir gerçektir.’’ Diye belirten IFS 360 Scheduling CEO’su Laurent Othacéhé konuyla ilgili ayrıca: “IFS 360 Scheduling uygulamasını Windows Azure sisteminde kullanılabilir hale getirerek, güvenilir, ölçeklenebilir, hızlı ve kolay uygulama sağlayan, sınıfının en iyisi zamanlama çözümünü sunuyoruz.” dedi.

Yeni bulut yapısı, IFS müşterilerinin seçeneklerini bulut tabanlı uygulamalarla genişletmesine olanak sağlayarak, IFS’in bulut bilgi işlem stratejisinde yeni bir aşama sunuyor.

IFS Baş Teknoloji Sorumlusu Dan Matthews konuyla ilgili olarak: “Bu yeni teklif, müşterinin tesisinde, dış kaynaklı olarak veya özel bulut sisteminde geri kalan IFS Uygulamalarını kullanıp kullanmadığından bağımsız olarak, bulut ve Hizmet Sağlayan Yazılım öğelerini bu tür bir çözüm modelinden faydalanan bir uygulamaya yönelik olarak nasıl geliştirebileceğimizin mükemmel bir örneğidir.’’ dedi.

IFS veri merkezlerini genişletmek yerine, Windows Azure üzerinde IFS 360 Scheduling bulut teklifini kullanmayı tercih etti. Bu strateji IFS’nin tanınmış son teknoloji ürünü standartlarına ve teknolojilerine olan bağlılığını bir kez daha kanıtlamakta ve son zamanlarda akıllı telefonlara yönelik IFS Dokunmatik Uygulamaları serileri tarafından kullanılan yenilikçi kurumsal çözümler için düşük maliyetli bir platform sağlamaktadır.

Microsoft Corp.’taki ISV ortakları genel müdürü Kim Akers konuyla ilgili şunları söyledi: “Windows Azure bulut sisteminde IFS 360 Scheduling kullanımı, bulut sisteminizin güvenilirlik, ölçeklenebilirlik ve kullanım kolaylığı bileşenlerinin kurumsal müşterilere avantaj sağlayacak şekilde geliştirilmesine yönelik mükemmel bir örnek teşkil etmektedir. Microsoft’un Windows Azure sistemine yaptığı yatırımları geliştiren IFS, müşteri gereksinimlerini yanıtlayabilmekte, yenilikçi, kurumsal açıdan önem taşıyan çözümleri hızlı şekilde piyasaya sunabilmektedir

11 Mart 2012 Pazar

3.Nesil iPad'in isimlendirilmesinde Steve Jobs'un izleri


Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran yeni iPad'in donanımsal iyileştirmeleri bir kenara, birçok teknoloji severi en çok ismiyle şaşırttığını söylemek yanlış yanlış olmayacaktır.Ancak, Steve Jobs'un düşüncelerini ve 1997'den sonraki süreci yakından incelersek; 3.Nesil iPad'in isminin "iPad" olması süpriz değil.
Apple'ın niçin böyle bir isimlendirme yoluna gittiğini sorusuna cevap vermeden önce Apple'ın kuruluşundan 1997 yılına kadar satışa sunduğu ürünlere hızlıca göz atmakta fayda var. Apple'ın 70'lerin sonuna damgasını vuran bilgisayarı "Apple II" ismiyle satışa sunulmuş; revize edilmiş yeni modellerin isimlerinde ise ana isme karakter eklemeyi yani "Apple II+", "Apple IIe", "Apple IIc" olarak isimlendirmeyi tercih etmişti. Apple II'ye göre daha grafik gücü ve ses yetenekleriyle üstünlük kuran yeni modele ise Apple IIGS ismi verilmişti. Apple, mevcut isimlendirme sistemini kullanmayı Apple III ve Apple III+; ve İlk Mac'ten sonra gelen modeller Mac 512Ke (nam-ı diğer "Fat Mac"; çünkü 1.nesil Mac'e göre 4 kat bellek kapasitesine sahipti), Mac Plus, Mac SE ve Macintosh II modellerinde sürdürmüştü.
 
Steve Jobs'un Apple'dan ayrıldığı 1987 yılından sonra ise isimlendirme sistemi yavaştan daha karışık hale gelmeye başlamıştı. Apple, 80'lerin sonunda Mac ailesini iki ana gruba ayırmış; eğitim sektörünü ve bireysel kullanımı hedef alan ve takısı "Low Cost Color" anlamına gelen Mac LC ile yüksek performans bekleyen kullanıcılara hitap eden Mac II çözümlerini satışa sunmuştu. Mac II ailesi ise ara güncellemeler neticesinde Mac IIx, IIcx, Iici, IIfx, IIsi, IIvi ve IIvx ile büyümüştü. Mac'lerin yanı sıra Apple; giriş segmenti için Performa, orta segment için Centris ve üst segment için Quadra ailesi altında birçok model hazırlamış; bu modeller de ailenin isminin yanına gelen ve donanımsal özelliklerine göre değişen üç veya dört haneli sayılarla ifade edilmişti. Ancak bu ürün fazlalılığı ve isimledirme kullanıcıların kafasını karıştırmaktan başka bir şeye sebep olmuyordu. Çünkü Apple ürün gamında bulunan 40 farklı ürün grubunun çok azında pazar liderliydi.
İşletmenin enerjisini onlarca değil, birkaç ürünü toplanmalı görüşünü benimseyen Steve Jobs, 1997 yılında Apple'a geri döndüğünde ilk olarak ürün gamını sadeleştirme yoluna giderek Bireysel ve Profesyonel ile Masaüstü ve Taşınabilir kategorilerinde olmak üzere 4 ana başlığa odaklanmayı tercih etmişti. Steve Jobs, o yılları şu cümleleriyle özetliyor;

"Buraya geldiğimde binbir çeşit ürün buldum. Bu şaşırtıcıydı. Ve insanlara peki bir 4400 yerine neden 3400'ü tavsiye etmem gerekir diye sormaya başladım. Bir insan neden 7300'e değil de 6500'e geçmelidir ? Üç hafta sonra bile bunu anlayabilmiş değildim. Eğer bunu ben anlayamadıysam.... müşterilerimiz nasıl anlayacaktı ?"

Power Macintosh G3, Powerbook G3 ve 98 yılında gelen iMac ile 99 yılında gelen iBook ile Steve Jobs'un "radikal ve anlaşılır ürün gamı" stratejisi ilk meyvelerini vermişti. Apple, o yıldan bu yana bilgisayarlarında herhangi bir ek isme yer vermiyor; bilgisayarlar, pazarda ana isimleriyle satılıyor yani kutu üstünde ya da ürün üzerinde ana isim yazıyor. Ancak teknik anlamda birbirinden farklı ürünler ise "yıl başı", "yıl ortası" veya "yıl sonu" kelimeleriyle ya da mimari isimleriyle (Örneğin iMac 4,1) ayrılıyor. Teknik anlamdaki bu isimlendirme, pazarlama esnasında kesinlikle dile getirilmiyor; ancak güncellemeler de kullanılıyordu.
Steve Jobs'un Apple'a getirdiği bu isimlendirme sistemi iPod ailesinde kullanılmaya devam etti. Apple, yeni sürümler jenerasyon bazında ifade edilirken; pazarda hep iPod ismiyle satıldı. 2004 yılında Apple, renkli ekrana sahip olduğuna vurgu yapmak için 4.nesil iPod'a ek olarak "iPod Photo" ismini verdi; arkasından gelen 5.Nesil iPod ise video oynatabilme yeteneğine sahip olmasına rağmen yine "iPod" olarak isimlendirildi (ancak birçok teknoloji sever 5.nesil iPod'u "iPod Video" olarak nitelendirmiştir). Apple, jenerasyon bazındaki isimlendirmesini iPod Shuffle, iPod Mini ve iPod Nano'da da kullandı. 2007 yılında iPhone'un tanıtılmasından sonra gelen iPod Touch da her daim jenerasyon göz önüne alınarak isimlendirildi.
Apple, iPhone'da ise biraz daha farklı bir isimlendirme yoluna gitti. 1.Nesil iPhone sadece "iPhone" ismiyle satışa sunuldu; onu takip eden 2.Nesil iPhone, iPhone 3G; 3.Nesil iPhone, iPhone 3Gs; 4.Nesil iPhone, iPhone 4 ve 5.Nesil iPhone ise iPhone 4S olarak isimlendirildi. Apple'ın pazarlama esnasında (pazarlama diyoruz çünkü her ne kadar isimler farklı olsa da cihazlar üzerinde hiçbir zaman iPhone dışında bir model ismi yazmadı) farklı isimler kullanmasının temel sebeplerinden biri önceki nesil iPhone'un da yeni nesil iPhone ile satışına devam edilmesi gösterilebilir.
Görüldüğü gibi iPad'in isimlendirmesinde hem Mac ve iPod Touch'ın isimlendirilmesinden hem de iPhone'un isimlendirilmesinden parçalar var. Apple'ın jenerasyon bazında isimlendirmesinin en büyük avantajı sonraki yıllarda doğabilecek "iPad 8" ya da "iPad 10" gibi isimlerin engellemesi. Bir diğer avantaj ise kullanıcının aklında karmaşaya yer vermemesi. Diğer taraftan Apple, 2.nesil iPad'i iki seneyi aşkın bir süre satışta tutmayı planladığı için "iPad 2" ismini vermiş olması olası görünürken; 3.Nesil iPad'in sadece "iPad" ismiyle pazarlanacak olması; 4.Nesil iPad'in satışa sunulacağı dönemde 3.Nesil iPad'in satışına son verilebileceği ihtimalini güçlendiriyor. Bu da 4.Nesil iPad'in donanımsal iyileştirmelerinin yanı sıra tasarım anlamında da önemli bir revizyon geçireceği anlamına gelmiyor değil...
iPhone 5, hiçbir zaman satışa sunulmayabilir ?
İsimlendirme konusundayken kısaca iPhone 5'e deyinmeden olmaz. Çünkü Apple'ın uyguladığı sistem hesaba katıldığında iPhone 5'in satışa sunulması mümkün gözükmüyor. Neden mi ? Yukarıda da açıkladığımız gibi Apple, jenerasyon bazında isimlendirmeyi tercih eden bir firma. Baktığımızda iPhone 4 ismindeki "4" takısını 4.Nesil iPhone olmasından alıyor. Dolayısıyla yaygın olarak beklenen iPhone 5'in, aslında 6.Nesil iPhone olacak olması; o cihazın isminin iPhone 5 olmama ihtimalini çok güçlendiriyor. Ancak bu ifademizin bir ihtimal olduğunu ve 6.Nesil iPhone tanıtılana kadar bu sorunun gerçek cevabını öğrenemeyeceğimizi belirtmekte fayda var.
 
 

25 milyar cihaz birbirine bağlanacak

 
Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlter Terzioğlu, 3G hizmetinin sunulmaya başladığı 2009 Temmuz ayında 7.2 Mbps olan data hızının 43,2 Mbps'e ulaştığını bildirdi.

Terzioğlu, ''Bu yıl 84 Mbps hıza ulaşacağız. Böylece bir filmi internetten indirmek 1 dakika zaman alacak. Önümüzdeki yıllarda 168 Mbps hıza ulaşacağız. En geç 2014'de bu hızda hizmet sunarız. Hızın sonu var mı bilmiyorum ama şu andaki standartlar 168'i tanımlayabiliyor'' dedi.

Gazetecilerle sohbet toplantısı düzenleyen Terzioğlu, genel olarak GSM şebekesi üzerindeki trafiğin her geçen yıl daha da arttığına dikkati çekti. 2015 yılında 7,2 milyara çıkacak dünya nüfusunun 3 katından fazla olan 25 milyar cihazın birbirine bağlı olacağını, bu sayının 2020 yılında ise ikiye katlanarak 50 milyara ulaşacağını bildiren Terzioğlu, ''Önümüzdeki dönem buzdolabı, otomobil, elektrik ve su sayacında bile SIM kart bulunacak'' diye konuştu.

-Turkcell 18 yılda 19,6 milyar lira yatırım yaptı -

Artan abone sayısına paralel olarak şebekeyi sürekli yenilediklerini ifade eden Terzioğlu, sadece kapsama alanını genişletmek değil belli bir kalite seviyesinin üzerine çıkmak için yatırım yaptıklarını bildirdi.

Turkcell'in 29 bin 500 baz istasyonu ile 2G'de Türkiye nüfusunun yüzde 99,13'ünü, 3G'de ise nüfusun yüzde 88'ini kapsadığını bildiren Terzioğlu, Turkcell'in kapsama alanı en geniş operatör olduğunu iddia etti. Terzioğlu, 3G'de kapsama alanı açısından Turkcell'e en yakın olan rakip operatörün kapsama alanı oranının yüzde 80 olduğuna işaret ederek, ''Kapsama alanı basit bir iş değil. Oranı yüzde 1 artırmak 750 bin nüfusu kapsama alanına almak demektir. Kapsamada liderliğimizi sürdürüyoruz'' ifadesini kullandı.

Turkcell'in yatırımlarıyla ilgili de bilgi veren Terzioğlu, 18 yılda 19,6, 2011 yılında ise 1,6 milyar lira yatırım yaptıklarını, yatırımların devam edeceğini kaydetti.

-Cepten 1 film 1 dakika da indirilebilecek-

Mobil şebeke üzerinden data aktarım hızında yaşanan gelişme hakkında da bilgi veren Terzioğlu, 3G hizmetlerinin sunulmaya başladığı 2009 Temmuz ayında 7,2 Mbps olan data hızının 43,2 Mbps'e ulaştığını bildirdi. Terzioğlu, ''Bu yıl 84 Mbps hıza ulaşacağız. Böylece bir filmi internetten indirmek 1 dakika zaman alacak. Önümüzdeki yıllarda 168 Mbps hıza ulaşacağız. En geç 2014'de bu hızda hizmet sunarız. Hızın sonu var mı bilmiyorum ama şu andaki standartlar 168'i tanımlayabiliyor'' diye konuştu.

Terzioğlu, Turkcell sisteminin akıllı teknoloji ile yönetildiğine işaret ederek, ''30 bin istasyon ve 34 milyon abonemiz var. Böyle büyük bir şebekeyi klasik yöntemlerle yönetemeyiz. Ancak teknolojik sistemle yönetebiliriz. Yapay zeka ile daha sorun çıkmadan istem uyarı veriyor ve çözüm bulunuyor'' dedi.

-Ukrayna ve Belarus İstanbul'dan izlenecek-

Türkiye'deki ve KKTC'deki Turkcell sisteminin İstanbul'daki Şebeke Kontrol Merkezi'nden gerçek zamanlı olarak takip edildiğini kaydeden Terzioğlu, bir noktada arıza meydana geldiğinde anında yerel birimlere ileten bir sistemin olduğunu söyledi. Terzioğlu, Turkcell'in hizmet verdiği Ukrayna ve Belarus'taki şebekenin de bu merkezden izlenmeye başlayacağını açıkladı.

GSM altyapısı için yerli üretime destek verdiklerini anlatan Terzioğlu, Turkcell'in teşvikiyle yerli akü ve yerli radyolink üretiminin gerçekleştirildiği hatta, ihraç bile edildiğini ifade etti.

Turkcell'in, Avrupa ve Asya'da bağlantı kesilme oranı en düşük 9 operatör arasında yer aldığını bildiren Terzioğlu, ''Kalite testi için Ay'a gidecek kadar yol yaptık. Bizim yolculuğumuz Ay'a gitmekten daha az maliyetli olabilir ama daha zordu'' ifadesini kullandı,

Gözleri olmadan görüyor


Deniz anası ve deniz şakayığıyla akraba olan ve gözleri bulunmayan Hydra magnipapillata canlısının, ışığı ve karanlığı ‘görebildiği’ tespit edildi.

California Üniversitesi’nden Todd Oakley, büyüklüğü bir santim civarında olan deniz canlısının ışığa duyarlı sinir hücreleri bulunduğunu belirtti. Oakley, “Buna tam olarak görmek diyemeyiz. Çünkü ışığın ve karanlığın neden oluştuğunu algılayabilme kapasiteleri yok. Hidraların algıladıkları görüntü, insanlarınkine göre çok farklı” dedi.
“Knidliler” familyasına ait olan hidralar, diğer familya üyeleri gibi sahip oldukları iğneli hücrelerle su piresi gibi canlıları yakalıyor. İğneli hücrelerin dokunma ve tat alma hissi olduğunu önceden bilen bilim insanları, bu hücrelerin yanında ışığa duyarlı sinir hücreleri bulunduğunu fark etti.
California Üniversitesi’nden bir diğer araştırmacı David Plachetzki, yeni keşfedilen algılayıcı sinir hücrelerinde “opsin” adı verilen proteinler keşfetti. Araştırmacılar, bu proteinin, hidraların iğne hücrelerini tıpkı bir zıpkın gibi ateşlemek için kullandıklarını tespit etti. Hidranın bulunduğu ortamın aydınlığına göre harekete geçen opsin proteininin, ışık bulunan ortamda daha aktif olduğu anlaşıldı.
Bunların yanında, hidraların sinir hücrelerinde, insan retinasında olduğu gibi ışığı elektrik sinyallerine çeviren ve görüş sağlayan ek proteinler bulunduğu ortaya çıktı. Oakley ve Plachetzki, şimdi avlanmakla ilgili olan iğneli hücrelerin neden ışıkla harekete geçtiğini anlamaya çalışıyor.
Araştırmacılar, bu durumun, hidranın avından üzerine düşen gölge nedeniyle değişebilen bir durum olduğunu düşünüyor.
Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar