<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>









19 Şubat 2012 Pazar

Web kameralarındaki büyük tehlike! (Video)

Uzaktaki dostumuzu görmek için yada iş görüşmeleri için birçoğumuz web kamerası kullanıyoruz. Acaba hiç düşündük mü, bu kameralar ne kadar güvenli?
Bir grup bilişim güvenlik uzmanı, günde milyonlarca kişinin rahatlıkla kullandığı web kameralarının, göründüğü gibi güvenli olmadığını açıkladı.

Bilgisayar korsanlarının en büyük hedeflerinin toplantı salonlarındaki telekonferans kameraları olduğunu söyleyen uzmanlar, bu kameraların istenildiği gibi yönlendirebildiğini söylüyor.

Güvenlik zaafi bütün bunlarla bitmiyor. Birçok sistem dışarıdan gelen aramaları otomatik açıyor. Korsanlar bütün olan biteni izlemekle yetinmiyor, özel konuşmaları dinleyebiliyor, masada bırakılmış önemli raporları kaydedebiliyor.

Uzmanlar, bilgisayarların güvenliğinin arttırılması için her yıl milyarlarca dolar harcadığını, ancak şirket sırlarının bile tartışıldığı video konferans odasını korumayı düşünen şirket sayısının ise son derece az olduğunu söylüyor.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Geleceğin iPhone'una ilk adım!

Apple'ın yeni patenti, geleceğin iPhone'larının çok farklı olacağının sinyalini veriyor!

Apple'ın ortaya çıkan patente göre, geleceğin iPhone'larının göz hareketlerini algılayan ve buna tepki veren sanal 3D arayüzüne sahip olacak. Patenti alınan yeni teknoloji aynı zamanda kullanıcının parmaklarının ekranın arkasındaki boşluklara ulaşmasıyla ekranın arkasında gizli dünya deneyimi de yaratacak.
Kinect-stili yüz tanımalı 3D hareket algısı ve ortam ışığı farkıyla çalışma prensibini harmanlayan yeni teknolojide, ekran göz hareketlerinizi ve baktığınız yerleri tanımlayarak ona göre tepki veriyor. Simgeler gibi objeler de ortam ışığının ekrana düşme açısına göre arkalarında gölge bırakıyorlar ve hiper-realistik 3D deneyimi oluşturuyorlar.
3D göz-takip teknolojisinin kullanımı, yepyeni bir oyun deneyimi yaratabilir ya da yeni ve değişik kullanıcı arayüzleri görebiliriz. 3D arayüz, kullanıcının gözlerinin, sensörler tarafından takip edilmesi ve baktığı noktaların tanımlanmasıyla gerçek-zamanlı olarak kontrol edilebilecek. Entegre edilecek kinect-stili sensörler iPhone'un mekansal pozisyonuyla ilgili bilgileri kullanarak, "sanal 3D işletim sistem ortamı" adı verilen üç boyutlu kullanıcı arayüzünde ekranın arkasında başka bir boşluk daha yaratacak.

3D gibi davranan objeler...

Apple, ekranı kutuların içindeki "peerlar" etrafında döndürmenizi sağlayan üç boyutlu kullanıcı arayüzü "bento box"u şöyle tanımlıyor: "Sanal 3D işletim sistemini ekrana gömülü "bento box" form faktöründe kılmak mümkün. [...] Kullanıcı cihazı çevirdikçe, "bento box"un içindeki bağımsız "cubby hole(küçük delik)"lerin içine bakabilecekler. Ön-kamerayı kullanarak kullanıcının gözlerini takip edip "spot ışığı" efektlerini kullanabilir. Örneğin, bu spot ışığı efektlerinden biri, kullanıcının baktığı yer "parlama" efektiyle belirtilebilir."
Patent, işletim sistemi ortamındaki sanal objelerin "arkasını" nasıl görebileceğini tanımlıyor. Objeler sadece 3D gibi gözükmüyor, 3D gibi davranıyorlar. Patent, ekran-içinde-parmak konseptini de tanımlıyor.
Pozisyon sensörleri pusula, ivme ölçer, GPS modülü ve gyrometre içerebilir. Optik sensörler de, yüz tanımlaması için görüntü sensörü ve video kamera kullanabilir.
Patente göre, bu üç boyutlu kullanıcı arayüzü telefonlara, tabletlere, taşınabilir müzik oynatıcılarına, televizyonlara, oyun cihazlarına, dizüstülere ve masaüstü sistemlere uygulanabilir.

Devrimin ayak sesleri!

Bilim insanları, AIDS ve kanser gibi genetik hastalıkların engellemede yardımcı olacak spesifik bir molekül üretti.

ABD’nin Teksas Üniversitesi kimyagerleri, insan DNA’sına 16 gün boyunca bağlı kalabilecek spesifik bir dizilime sahip molekül üretmeyi başardı. Bilim insanları, yapılan keşfin, bir gün hatalı DNA’ların tedavi edilmesinde rol oynayacak ilaçlar üretilmesinde kullanılabileceğini düşünüyor.
Teksas üniversitesi kimyageri ve biyokimya uzmanı Brent Iverson, “Eğer DNA’yı sarmal şeklinde bir merdiven olarak düşünürseniz, ürettiğimiz molekülü ileride merdivendeki basamakların arasına sokabileceğiz” dedi.
Iverson, amaçlarının DNA zincirinceki spesifik bir gen dizisini aktif hale getirmek veya onu devre dışı bırakmak olarak belirtirken, şu örneği verdi: “HIV virüsünü ele alalım. HIV virüsünün canlılarda kalıtımı sağlayan genetik birimler olan kromozom üzerinde nerede bulunduğunu tespit etmek için ürettiğimiz molekülü kullanmak istiyoruz... Günümüzde HIV virüsünü ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyoruz. Ancak HIV, DNA’daki varlığını sürdürüyor. Üretttiğiniz molekül, HIV virüsünü sessizce takip ederek onu kaynağında etkisiz hale getirebilir.”
HALA AŞILMASI GEREKEN ENGELLER VAR
Meslektaşlarıyla yaptığı çalışmanın sonuçları Eylül ayında Nature Chemistry dergisinde yayımlanan Iverson, devrim niteliğindeki gelişmeye rağmen, önlerinde hala aşılması gereken birçok engel olduğunu söyledi.
Sentezlenen molekülün doğrultusunda üretilecek ilaçların, hücrelerin içine girebilmesi ve organizmalardaki tüm genetik bilgiyi barındıran genom içindeki spesifik DNA dizisini bulması gerekecek. Molekül bir sonraki aşamada, hatalı DNA dizisini tedavi etmesi için gereken süre boyunca spesifik dizine bağlı kalmak zorunda.
Iverson, “DNA’nın bir ilaç için spesifik bir hedef olabileceğini düşünmek zor. Ancak bilim dünyasına bunun gerçekleşebileceğini göstereceğiz” dedi.
SENTEZLEME İŞLEMİ NASIL YAPILDI
Iverson ve ekibi, DNA dizilerine bağlanabilen molekülü sentezlemek için 10 yıldan uzun bir süredir üzerinde çalıştıkları naphthalenetetracarboxylic diimide (NDI) molekülünü temel aldı.
Çalışmada yer alan Amy Smith, “NDI birimlerini küçük parçalara böldük... Parçalar üzerinde yaptığımız reaksiyonlarla onların büyümesini sağladık ve istediğimiz düzende bir araya getirdik. Ardından ortaya çıkan parçaları bölerek istediğimiz molekülü elde ettik” ifadesini kullandı.
Smith, NDI molekülüne ait parçalar üzerinde son derece kolay çalışabildiklerini belirterek, DNA dizinlerine daha uzun süre bağlı kalacak ve biyolojik anlamda etkin olacak moleküller üretebileceklerini” söyledi. Araştırmacılar, bir legonun parçalarını bir araya getirmeye benzettikleri genetik işlemin, ileride tıp dünyasına büyük katkılar sağlamasını bekliyor.

Facebook kullanıcıları dikkat!

Sosyal paylaşım sitesi facebook'un kullanıcıların özel resimlerini yayınlama hakkında sahip olduğu iddia edildi.
Bir çok kullanıcının kişisel resimlerini yüklediği facebook'ta, kullanıcıların profil resimlerinin reklamlara malzeme olmaması için hesap ayarlarına girerek facebook reklamlarına ve oradan da üçüncü şahıs reklam ayarlarını düzenle kısmına basarak gerekli gizlilik ayarlarını yapması gerekiyor. Konuyla ilgili olarak facebook reklamları ile ilgili sayfada, "Facebook üçüncü şahıs uygulamalara veya reklam ağlarına adını veya resmini reklamlarında kullanma hakkı vermez. Buna ileride izin verirsek, bilgilerinin nasıl kullanılacağını senin seçtiğin ayar belirleyecektir. Üçüncü şahıs sitelerinde, facebook sosyal eklentileri üzerinden, reklamlardakiler dahil, sosyal bağlam görebilirsin. Sosyal eklentiler üçüncü şahıs sitesinde sosyal bir deneyim yaşamanı sağlasa da, facebook bilgilerini sosyal eklentileri barındıran üçüncü şahıs sitelerle paylaşmaz" ibaresine yer verildi.
Birçok facebook sayfasında duyuruyu gören kullanıcıların ise kişisel resimlerini facebook'tan kaldırdığı ya da reklam ayarlarını düzenlediği öğrenildi.

17 Şubat 2012 Cuma

Dev siteden müthiş itiraf!

Siz onu tanımasanız da o sizi tanıyor!

Bu dev siteye hayatınız boyunca hiç kayıt olmasanız bile, o sizi çok yakından tanıyor olabilir!


Bir sosyal ağın sizi tanıması için onu kullanmış olmanıza pek de gerek yok gibi görünüyor. Zira mikro-blog sitesi Twitter'ın mobil uygulamasını cep telefonunda kullanan ve "arkadaşları bul" özelliğinden faydalanan kullanıcılar, tüm telefon defterlerini Twitter'a göndermiş oluyorlar.
Twitter ise kendisine gönderilen bu telefon defterinin en az 18 ay sunucularında saklandığını itiraf etti. Dolayısıyla Twitter'ın hakkınızda bilgi edinmesi için, Twitter kullanan bir arkadaşınızın telefon listesinde olmanız yeterli. Twitter, tepkilere rağmen veri depolama ilkesini değiştirmeyi düşünmüyor. Sosyal bunun yerine "Arkadaşları bul" seçeneğini daha iyi açıklamayı planlıyor.
Twitter'ın şu anki gizlilik ilkesi metninde arkadaşların bilgilerinin depolandığına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor. Dolayısıyla sosyal dev, küçük bir değişiklikle bunu saydamlaştırmayı düşünüyor. Twitter'a sizin tarafınızdan yüklenen verileri silmenin bir yolu bu adresteki "remove" bağlantısını izlemekten geçiyor. Ancak buradan tabi ki, sadece sizin tarafınızdan yüklenen kişiler silinebiliyor.

İyi hisseden daha uzun yaşıyor!

İsviçreli bilim adamlarının, sonuçları PLoS One dergisinde yayımlanan araştırmasına göre, insanın kendisini nasıl hissettiği, yaşam süresini etkiliyor, hem de sigara, düşük eğitim veya hastalıklardan bağımsız olarak.
Zürich üniversitesi bilim adamları, Dr. Matthias Bopp başkanlığında yaptıkları araştırmada, deneklere kendilerini nasıl hissettiklerini sordu. Deneklerden, "çok iyi", "iyi", "idare eder", "kötü" ve "çok kötü" seçeneklerinden birini seçmeleri istendi. Denekler 30 yıl boyunca izlendi. Bu sürenin sonunda kendilerini "çok kötü" hisseden erkek deneklerde ölüm riskinin, "çok iyi" hissedenlerden 3,3 kat fazla olduğu görüldü.

Kadınlarda "çok kötü" hissedenlerin ölüm riski, "çok iyi" hissedenlere oranla 1,9 kat fazla oldu. Deneklerin kendilerini ne kadar iyi hissettikleri ile hayatta kalma şansı doğru orantılı seyretti. Kendini çok iyi hissedenlerin muhtemelen, pozitif bakış açısı gibi, sağlıklarını olumlu etkileyen özelliklere sahip olduğu belirtildi.

İsviçre uzayı temizleyecek!

İsviçreli bilim adamları, uzayı temizlemek için "uzay temizlikçisi" adlı bir proje geliştirdi.
Lozan'daki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü (EPFL) Uzay Merkezi, "CleanSpace One" adlı uydunun yapımına başladı.

Uydu, uzay çöpü olarak adlandırılan yörüngedeki atıklardan kurtulmak amacıyla üretilecek uyduların prototipini oluşturacak.

Projenin 11 milyon dolara mal olacağı belirlendi.

Enstitü tarafından yapılan açıklamada, uydunun 3-5 yıl içinde uzaya fırlatılacağı ve ilk görevinin İsviçre tarafından 2009-2010 yılları arasında uzaya gönderilen iki uydunun parçalarını toplamak olacağı belirtildi.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Dünya'nın yörüngesinde 500 bin atık parça bulunduğunu ve bu parçaların uydu ile uzay araçlarına zarar verebilecek hızda hareket ettiklerini açıklamıştı.
Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar