Bilim insanları, Dünya'nın sonuna ait teorilere bir yenisini ekledi.
Yeni teoriye göre, her biri, ölen yıldızlarının yanarak sönen çekirdeği tarafından küle dönen yıldız sistemleri, Dünya’nın kaçınılmaz sonuna da ışık tutuyor.
Gök bilimciler, Hubble Uzay teleskobu aracılığıyla, dört yıldız sisteminin etrafını çevreleyen toz bulutlarını inceledi. Kozmik bulutların her birinde, Dünya’nın yoğunluğunun yüzde 93’ünü oluşturan materyallerin çok fazla miktarda olması, gök bilimcileri şaşırttı.
İngiltere’nin Warwick Üniversitesi’nden Boris Gansicke, “Gördüğümüz şey o ki, yüzyıllarca ışık yılı uzaklıktaki beyaz cüceler, Dünya’nın nihai sonuna işaret ediyor olabilir” dedi.
Gansicke ve ekibinin beyaz cüceler üzerinde yaptığı araştırma, Cornell Üniversitesi tarafından 1 Mayıs’ta yayımlandı. Beyaz cüceler, uzaya saldıkları yüksek termal enerji nedeniyle düşük bir parlaklığa, bu nedenle de silik bir görünüme sahipler. Beyaz cücelerin yoğunluğu Güneş’e yakın olsa da, hacimleri Dünya’ya yakınlık gösteriyor.
Araştırmacıların bu küçük yıldızlar üzerinde yaptığı araştırma, yıldızın ölüm sancılarının, yakınındaki gezegenleri toz parçacıkları haline indirgediğini, geride sadece çekirdeklerini bıraktığını gösterdi. Araştırma, dünyanın önde gelen astronomi dergilerinden Monthly Notices of the Royal Astronomical Society tarafından kabul edildi.
Korkutan senaryo
Güneş, yaklaşık 4.57 milyar yaşında. Gök bilimciler, yaşamın temel kaynağı olan yıldızın beş milyar yıl daha ömrü olduğunu tahmin ediyor. Güneş, hidrojen yakıtını yavaşça tükettikten sonra, füzyon tepkimelerinin çekirdeğinden öteye ittiği gazlar giderek birikmeye başlıyor. Artan basınç, ağır helyum atomlarını karbona çeviriyor, bu da yıldızın çekirdeğindeki ısıyı arttırıyor.
Ölmekte olan yıldız, daha sonra ölüm safhasının son aşamasına geçiyor ve çekirdeğindeki son yangın, dışında biriken gaz kütlelerini genleştirerek, yıldızı dev bir kırmızı deve çeviriyor. Kırmızı devin genişliği, Güneş Sistemi ele alındığında, Dünya’nın yörüngesine kadar uzanıyor.
Gänsicke, yayımlanan makalelerinde, “Milyarlarca yıl sonra bu olay Güneş Sistemi’nde yaşandığında, Güneş kendisine en yakın gezegenler olan Merkür ve Venüs’ü yutacak... Dünya’nın da Güneş tarafından yutulup yutulmayacağı kesin değil. Ancak kurtulacak olsa bile kızartmaya dönecek” ifadesini kullandı.
Sessizlik bulutu
Güneş, ölümünün ardından devasa ve düşük yoğunluklu bir toz bulutu (nebula) haline gelecek. Parçacıklar nebuladan saçıldıkça, bulutun yoğunluğu azalacak, böylece yerçekimsel kuvvetler değişecek ve Güneş Sistemi’ndeki yıldızlar milyarlarca yıldır bulundukları yörüngelerden sapacak.
Gansicke ve ekibi, araştırmalarında, kırmızı devin gazabından kurtulmayı başaran gezegenlerin nihayetinde birbirleriyle çarpışacaklarını ve asteroit benzeri yığınlara dönüşeceklerini belirtti.
Materyal cenneti
Araştırmada incelenen dört nebuladan üçü, ağırlıklı olarak asteroit ve kuyruklu yıldızlardan oluşuyordu. Ancak PG0843+516 adı verilen diğer nebulada, Dünya’nın çekirdeğinde bolca bulunan nikel, demir, sülfür ve diğer elementler tespit edildi.
Gansicke, “Bu materyallerin, bir zamanlar yıldızın yakınlarında bulunan bir gezegenin çekirdeğinde yer aldığını düşünmek son derece mantıklı” dedi.
Yeni teoriye göre, her biri, ölen yıldızlarının yanarak sönen çekirdeği tarafından küle dönen yıldız sistemleri, Dünya’nın kaçınılmaz sonuna da ışık tutuyor.
Gök bilimciler, Hubble Uzay teleskobu aracılığıyla, dört yıldız sisteminin etrafını çevreleyen toz bulutlarını inceledi. Kozmik bulutların her birinde, Dünya’nın yoğunluğunun yüzde 93’ünü oluşturan materyallerin çok fazla miktarda olması, gök bilimcileri şaşırttı.
İngiltere’nin Warwick Üniversitesi’nden Boris Gansicke, “Gördüğümüz şey o ki, yüzyıllarca ışık yılı uzaklıktaki beyaz cüceler, Dünya’nın nihai sonuna işaret ediyor olabilir” dedi.
Gansicke ve ekibinin beyaz cüceler üzerinde yaptığı araştırma, Cornell Üniversitesi tarafından 1 Mayıs’ta yayımlandı. Beyaz cüceler, uzaya saldıkları yüksek termal enerji nedeniyle düşük bir parlaklığa, bu nedenle de silik bir görünüme sahipler. Beyaz cücelerin yoğunluğu Güneş’e yakın olsa da, hacimleri Dünya’ya yakınlık gösteriyor.
Araştırmacıların bu küçük yıldızlar üzerinde yaptığı araştırma, yıldızın ölüm sancılarının, yakınındaki gezegenleri toz parçacıkları haline indirgediğini, geride sadece çekirdeklerini bıraktığını gösterdi. Araştırma, dünyanın önde gelen astronomi dergilerinden Monthly Notices of the Royal Astronomical Society tarafından kabul edildi.
Korkutan senaryo
Güneş, yaklaşık 4.57 milyar yaşında. Gök bilimciler, yaşamın temel kaynağı olan yıldızın beş milyar yıl daha ömrü olduğunu tahmin ediyor. Güneş, hidrojen yakıtını yavaşça tükettikten sonra, füzyon tepkimelerinin çekirdeğinden öteye ittiği gazlar giderek birikmeye başlıyor. Artan basınç, ağır helyum atomlarını karbona çeviriyor, bu da yıldızın çekirdeğindeki ısıyı arttırıyor.
Ölmekte olan yıldız, daha sonra ölüm safhasının son aşamasına geçiyor ve çekirdeğindeki son yangın, dışında biriken gaz kütlelerini genleştirerek, yıldızı dev bir kırmızı deve çeviriyor. Kırmızı devin genişliği, Güneş Sistemi ele alındığında, Dünya’nın yörüngesine kadar uzanıyor.
Gänsicke, yayımlanan makalelerinde, “Milyarlarca yıl sonra bu olay Güneş Sistemi’nde yaşandığında, Güneş kendisine en yakın gezegenler olan Merkür ve Venüs’ü yutacak... Dünya’nın da Güneş tarafından yutulup yutulmayacağı kesin değil. Ancak kurtulacak olsa bile kızartmaya dönecek” ifadesini kullandı.
Sessizlik bulutu
Güneş, ölümünün ardından devasa ve düşük yoğunluklu bir toz bulutu (nebula) haline gelecek. Parçacıklar nebuladan saçıldıkça, bulutun yoğunluğu azalacak, böylece yerçekimsel kuvvetler değişecek ve Güneş Sistemi’ndeki yıldızlar milyarlarca yıldır bulundukları yörüngelerden sapacak.
Gansicke ve ekibi, araştırmalarında, kırmızı devin gazabından kurtulmayı başaran gezegenlerin nihayetinde birbirleriyle çarpışacaklarını ve asteroit benzeri yığınlara dönüşeceklerini belirtti.
Materyal cenneti
Araştırmada incelenen dört nebuladan üçü, ağırlıklı olarak asteroit ve kuyruklu yıldızlardan oluşuyordu. Ancak PG0843+516 adı verilen diğer nebulada, Dünya’nın çekirdeğinde bolca bulunan nikel, demir, sülfür ve diğer elementler tespit edildi.
Gansicke, “Bu materyallerin, bir zamanlar yıldızın yakınlarında bulunan bir gezegenin çekirdeğinde yer aldığını düşünmek son derece mantıklı” dedi.