<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>









13 Nisan 2012 Cuma

Hangi çözünürlük?






Dünya üzerindeki tüm bilgisayar kullanıcıları arasında en çok kullanılan çözünürlük sizce hangisi?

Çok uzun süredir bilgisayar monitörlerinin çözünürlükleri arasında en popüler olanı 1.024 x 768'di. StatCounter'ın yaptığı yeni araştırma, artık yeni popüler çözünürlüğün 1.366 x 768 olduğunu gösterdi.
Çözünürlüklerin istatistiklerini tutmaya Mart 2009'da başlayan StatCounter, o zamanlar 1.024 x 768'in en popüler çözünürlük olduğunu ve kullanıcıların yüzde 41,8'inin onu tercih ettiğini belirtiyor. Mart 2012'de ise buoran yüzde 18,6'ya gerilemiş durumda. Aynı dönemde sadece yüzde 0,68'lik bir paya sahip olan 1.366 x 768, Mart 2012'de yüzde 19,28'e yükselerek birincilik koltuğunu elde etti.
StatCounter'ın CEO'su Aodhan Cullen, araştırma hakkında şunları söylüyor: "Elde ettiğimiz veriler gösteriyor ki, kullanıcılar daha büyük ekran çözünürlüklerine doğru bir yönelim içerisindeler. Ekran çözünürlüğü hakkındaki veriler, özellikle web tasarımcılar için çok önemli. Çünkü web sayfalarını tasarlarken büyüklüğü ona göre ayarlıyorlar."
Microsoft da, Windows 8'in tüm özelliklerinden yararlanabilmek için 1.366 x 768 ekran çözünürlüğü kullanılması gerektiğini duyurmuştu. 1.024 x 768, Windows 8 için minimum ekran çözünürlüğü olarak belirtildi fakat bu çözünürlükte kullanıcılar Windows 8'in tüm özelliklerinden faydalanamayacaklar.

Sonunda o da geldi!



Google'ın haber okuyucusu artık emrinizde!
Türkiye'deki Android kullanıcılarına "yasak" olan bir Google uygulaması daha artık emrinizde!

Google, iPhone, iPad veya tüm Android telefon ve tabletlerde kullanılmak üzere ilginç bir haber okuyucusuna sahip. Google Currents adı altındaki uygulama ile isterseniz hem mevcut RSS'lerinizi okuyabiliyor, isterseniz de size özel yayınları görebilirsiniz.
İşte bu uygulama, uzunca bir süredir yayında olmasına rağmen, Android kullanıcıları için Türkiye'den Play Store üzerinden indirilemiyordu. Ancak artık, bizler de, Google Current'ı indirme şansına sahibiz. Play Store'daki ücretli uygulamalara erişim sağlanmasından sonra gelen bu haber, henüz ülkemizden indirilemeyen pek çokuygulamanın da habercisi olarak kabul edilebilir.
Yeni Google Currents Türkçe olarak, Türkiye'de Google Play veya AppStore üzerinden indirilebilir.

12 Nisan 2012 Perşembe

Amazon, uygulama mağazasına uygulama içi ödeme sistemini ekledi





Elde edilen gelir ve yapılan ciro açısından dikkat çekici boyutlara ulaşan mobil uygulama ekonomisinde ücretli uygulamalar kadar, uygulamaların içerisinde yapılan alışverişler de önemli bir gelir kapısı oluşturuyor. 

Uygulama mağazaları arasında kullanıcı başına en çok gelir elde eden ikinci mağaza olan Amazon Appstore da, iOS ve Android işletim sistemlerindeki gibi uygulama içi ödeme sistemini devreye soktuğunu duyurdu.

Bir süredir Android ve Kindle Fire uygulama mağazalarında pilot denemeler yapan Amazon, tek tıkla ödeme yöntemini kullanarak hızlı şekilde ödeme yapılmasını sağlıyor. Bu sayede büyük ilgi görüyor.

Uygulama içi ödeme özellikle ücretsiz olarak indirilen ancak eklentiler için para isteyen Freemium uygulamalarda faydalı olacak. Freemium uygulamalar mağazalarda en çok kazandıranların başında geliyor. Amazon da gelir portföyünü bu şekilde genişletmiş olacak.

Uygulama içi ödeme API'sini de yayınlayan Amazon, yapılan ödemelerden yüzde 30 pay alacak. Bu oran endüstri standardı olarak kabul ediliyor

İşler tersine mi dönüyor?



İki dev arasındaki savaşta son perde aralandı; görünüşe göre işler tersine dönmeye başladı...
Google'ın gün geçtikçe popülerleşen servisi Google Plus, internet devinin yüzünü yavaş yavaş güldürmeye başladı. Şubat ve Mart aylarında Google Plus'a girenlerin oranında yüzde 27 artış kaydedilirken, Experian Hitwise, 61 milyondan fazla ziyaretin siteye yapıldığını duyurdu.
Yayınlanan bu raporun, Google'ın CEO'su Larry Page'in "100 milyondan fazla aktif üyemiz var" açıklamasının ardından gelmesi ise dikkat çekici...
Facebook'ta ise Google Plus'ın aksine geriye doğru bir hareket var. 2011 Temmuz ila 2012 Mart ayları kıyaslandığında Facebook'a olan ziyaret sayısı 1.3 milyara düşerken, toplamda 7 milyarlık ziyaretçi rakamıyla Google Plus'tan 114 kat daha büyük bir yapıda olduğunu da belirtelim.
Araştırmanın bir diğer başlığı ise sitede geçirilen süreyle ilgili... Google Plus'ta ayda 3.3 dakika vakit harcayan kullanıcılar, Facebook'ta ise 7.5 saat süre zaman

Herkes internete girerse...


Herkes internete bağlanırsa ne olur?
Dünya üzerindeki herkes internete bağlanırsa ne olur? İşte bu sorunun ilginç cevabı...
İnternette aktarılan veri miktarı hızla artıyor. Gelecekte ne kadar veri kullanacağımızı merak eden bir bilgisayar uzmanı, düzenlediği araştırmada her gün 3GB veri aktarımı yapacağımız sonucuna vardı.
Genellikle pek akla gelmese de veri indirmek de enerji tüketimine neden olan bir aktivite. İngiliz Bristol Üniversitesi'nde görevli bir bilgisayar uzmanının raporundaki rakamlara göre sonuçlar oldukça şaşırtıcı.
Araştırmacılar, gelişmiş bir dünyada her kullanıcının aynı seviyede medya tüketimi yapacağını ve tamamen bulut teknolojisine geçeceği varsayımını kullandılar. Bu varsayımlar altında araştırmacılar, kullanıcıların her gün 3GB'dan fazla bir veriye ihtiyaç duyacağını hesapladılar. Bu 2030'da tüm nüfus için 2.570 exabayt'a denk geliyor (bir exabayt, bir milyar gigabayttır). Bu etkinlik için gereken güç ise 1.175 gigawatt'a ulaşıyor.

Yıldızların ölümünün sırrı çözüldü!



Orta ağırlıktaki yıldızların kozmik yaşamlarının sonuna gelirken dış katmanlarındaki tozları etrafa saçarak, kütlelerini yarıya indirmelerinin sırrı yeni bir araştırmayla çözüldü.
Bilim insanları, yeni ölmüş yıldızların dış katmanlarındaki toz zerrelerinin şaşırtıcı derecede büyük olduğunu keşfetti.

Bu buluşun, galaksilerin evrim sürecindeki önemli noktalarla ilgili bilgi eksiklerini de doldurması bekleniyor.

Bilim dünyasının bugüne kadar bildiğine göre, yıldızlar ilk ortaya çıktıklarında, en hafif iki element olan hidrojen ve helyumdan oluşuyorlardı. Bu yıldızların çekirdeklerinde hafif elementler tepkimeye girerek karbon ve oksijen gibi daha ağır elementleri oluşturuyordu.

Daha sonra yıldızlar yaşlandıkça bu elementleri uzaya saçmaya ve kütle kaybetmeye başladılar. Böylece galakside yeni yıldızların oluşumu için gerekli hammadde sağlanmış oldu. Nispeten daha ağır elementlerle doğan yeni yıldızların çekirdeklerinde de daha da ağır elementler meydana geldi. Bu çevrim böylece devam etti.

SAÇILIM NASIL OLUYOR

Yeni araştırmayla bu saçılımın perde arkası gözler önüne seriliyor.

Paris Gözlemevi’nden Sylvestre Lacour bu araştırmayı yürüten isimlerden biri. Lacour, Space.com’a yaptığı açıklamada, “Bunun nasıl olduğunu, bir yıldızın kütlesinin büyük bir kısmını nasıl yıldızlararası alana saçtığını anlamaya çalışıyorduk. Bu maddeleri dışarı atan yapının nasıl işlediğini anlamaya çalışıyorduk” dedi.

Yaklaşık 10 bin yıl süren kırmızı dev aşamasında, yıldızlar kütlelerinin o kadar büyük bir kısmını kaybediyor ki geriye sadece çekirdekleri kalıyor. Bu aşamada yıldızlar aynı zamanda çok da parlak oluyor. Astronomlar bu ışığın kütlenin itici gücü olabileceğini öne sürdü ancak olayın arkasındaki mantığı açıklayamadı.

Bir yandan bu kadar güçlü bir ışığın yıldızın atmosferindeki toz zerrelerini parçalayabileceğine inanılıyordu. Diğer yandan, toz zerrelerinin ışığı geçirdiği düşünülüyordu. Ancak böyle bir durumda parçaların uzaya saçılmasını açıklamak mümkün olmayacaktı.

ZERRELER IŞIĞI HEM GEÇİRİYOR HEM KIRIYOR

Sydney Üniversitesi’nden Barnaby Norris’in liderliğindeki ekip Şili’de bulunan Büyük Teleskop’u kullanarak üç kırmızı dev yıldızın çevresindeki toz kabukları inceledi. Lacour, “Çok fazla, beklediğimizden daha fazla toz bulduk. Görünen o ki zerreler parçalanmalarını önleyecek kadar şeffaflar ama ışığın yönünü değiştiriyorlar” dedi.

Toz zerrelerinin ortalama 300 nanometre çapında, yani beklenenden çok daha büyük olduğunu ifade eden Lacour, “Kulağa küçük geliyor ancak aslında çok büyükler” dedi. Hatta toz zerrelerinin yıldızların saçtığı ışığın dalga boyuna yakın ölçüde olduğu ortaya çıktı. Bu sayede fotonlar doğrudan zerreciklere çarpamıyor. Aksine fotonların yönünün değişmesine neden oluyor. Bu etkileşim sonucu da toz zerreleri ortalığa saçılıyor.

Lacour, “İlk defa zerrecikleri hareket ettirmek için elimizde yeni bir araç var. Zerrecikler fotonlar onlara çarpıp ittirdiği için hareket etmiyor. Parçacıklar hareket ediyor çünkü ışığı kırıyor ve bu kırılma sonucu ortaya çıkan enerji parçacıkları ittiriyor. Parçacık da böylede yok olmamış oluyor” diye konuştu.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Max Payne Brezilya'da intikam peşinde!


'Harika bir eşim, güzel çocuklarım ve muhteşem bir evim vardı. Amerikan rüyasını yaşıyordum."
2001 Haziran’ında bu sözler ile pazara sürülen Max Payne oyunu kullandığı ‘Bullet time’ teknolojisi ve çizgi roman sayfalarına benzeyen sürükleyici hikâye örgüsü ile çok kısa bir zamanda efsaneler arasındaki yerini aldı. Payne bugüne kadar dünya çapında 7 milyon kopya sattı. 18 Mayıs’ta çıkacak olan ve yolu Brezilya’ya uzanan Max Payne 3’ün yapımına ise 105 milyon dolar harcandı. Max Payne oyunu 12 Nisan’da ise akıllı telefonlardaki yerini alacak.

Max Payne 3’ü Grand Theft Auto serisine yazdığı senaryolar ile tanınan yazar Dan Houser kaleme aldı. Yazar bu hikâyede Payne’in hiç olmadığı kadar acımasız ve sert görüleceğini belirtiyor. Max’in yaşlanmış bir biçimde oyuncuların karşısında olacağını ifade eden yazar, “Max’in kötü adamdan acımasız adama doğru sürüklendiği bir hikâye olacak” diyor. Payne’in imajıda bir hayli değişmiş. Takım elbise ve pardösüyü terk eden Max atlet ve Hawaii model gömlekleri tercih ediyor. Senaryoya göre Payne New York’u terk edip bir özel güvenlik şirketinde çalışmak için Sao Paolo’ya gidiyor. Şirketin sahibi işadamı Rodrigo Branco kaçırılan karısı Fabiana’yı bulması için Payne’i işe alıyor. Emrine verilen ekibi kabul etmeyen Payne ise gene yalnız kurdu oynuyor ve Baretta’sı ile Sao Paolo sokaklarında Fabiana’nın izini bulmaya çalışıyor.

Payne’in dünya çapında 7 milyon kopya satıp kitleleri peşinden sürüklemesinde tartışmasız bir biçimde yapımcı Remedy’nin kullandığı ‘Bullet Time’ teknolojisinin payı var. İzleyicilerin beyazperdede The Matrix serisi ile, ‘slow motion’ (ağır çekim) olarak bildiği ‘Bullet Time’ çekim tekniği görüntünün o kadar yavaşladığı izlenimini veriyordu ki mermilerin bile havayı nasıl yırta yırta hedefine isabet ettiğini görme imkânı bulunuyordu. Remedy’nin 2001’de kullanmaya başladığı bu ‘Bullet Time’ teknolojisi bugün 2012 yılında Mass Effect 3’te bile görülüyor.
Rakamlarla Max Payne
Seri dünya çapında 7 milyon kopya sattı.
Max Paye’nin filmi 85 milyon dolar gişe yaptı.
Max Payne 3’ün yapımına 105 milyon dolar harcandı.
200 kişilik bir ekip Max Payne 3’ü hazırladı.

Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar