<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>









12 Nisan 2012 Perşembe

Herkes internete girerse...


Herkes internete bağlanırsa ne olur?
Dünya üzerindeki herkes internete bağlanırsa ne olur? İşte bu sorunun ilginç cevabı...
İnternette aktarılan veri miktarı hızla artıyor. Gelecekte ne kadar veri kullanacağımızı merak eden bir bilgisayar uzmanı, düzenlediği araştırmada her gün 3GB veri aktarımı yapacağımız sonucuna vardı.
Genellikle pek akla gelmese de veri indirmek de enerji tüketimine neden olan bir aktivite. İngiliz Bristol Üniversitesi'nde görevli bir bilgisayar uzmanının raporundaki rakamlara göre sonuçlar oldukça şaşırtıcı.
Araştırmacılar, gelişmiş bir dünyada her kullanıcının aynı seviyede medya tüketimi yapacağını ve tamamen bulut teknolojisine geçeceği varsayımını kullandılar. Bu varsayımlar altında araştırmacılar, kullanıcıların her gün 3GB'dan fazla bir veriye ihtiyaç duyacağını hesapladılar. Bu 2030'da tüm nüfus için 2.570 exabayt'a denk geliyor (bir exabayt, bir milyar gigabayttır). Bu etkinlik için gereken güç ise 1.175 gigawatt'a ulaşıyor.

Yıldızların ölümünün sırrı çözüldü!



Orta ağırlıktaki yıldızların kozmik yaşamlarının sonuna gelirken dış katmanlarındaki tozları etrafa saçarak, kütlelerini yarıya indirmelerinin sırrı yeni bir araştırmayla çözüldü.
Bilim insanları, yeni ölmüş yıldızların dış katmanlarındaki toz zerrelerinin şaşırtıcı derecede büyük olduğunu keşfetti.

Bu buluşun, galaksilerin evrim sürecindeki önemli noktalarla ilgili bilgi eksiklerini de doldurması bekleniyor.

Bilim dünyasının bugüne kadar bildiğine göre, yıldızlar ilk ortaya çıktıklarında, en hafif iki element olan hidrojen ve helyumdan oluşuyorlardı. Bu yıldızların çekirdeklerinde hafif elementler tepkimeye girerek karbon ve oksijen gibi daha ağır elementleri oluşturuyordu.

Daha sonra yıldızlar yaşlandıkça bu elementleri uzaya saçmaya ve kütle kaybetmeye başladılar. Böylece galakside yeni yıldızların oluşumu için gerekli hammadde sağlanmış oldu. Nispeten daha ağır elementlerle doğan yeni yıldızların çekirdeklerinde de daha da ağır elementler meydana geldi. Bu çevrim böylece devam etti.

SAÇILIM NASIL OLUYOR

Yeni araştırmayla bu saçılımın perde arkası gözler önüne seriliyor.

Paris Gözlemevi’nden Sylvestre Lacour bu araştırmayı yürüten isimlerden biri. Lacour, Space.com’a yaptığı açıklamada, “Bunun nasıl olduğunu, bir yıldızın kütlesinin büyük bir kısmını nasıl yıldızlararası alana saçtığını anlamaya çalışıyorduk. Bu maddeleri dışarı atan yapının nasıl işlediğini anlamaya çalışıyorduk” dedi.

Yaklaşık 10 bin yıl süren kırmızı dev aşamasında, yıldızlar kütlelerinin o kadar büyük bir kısmını kaybediyor ki geriye sadece çekirdekleri kalıyor. Bu aşamada yıldızlar aynı zamanda çok da parlak oluyor. Astronomlar bu ışığın kütlenin itici gücü olabileceğini öne sürdü ancak olayın arkasındaki mantığı açıklayamadı.

Bir yandan bu kadar güçlü bir ışığın yıldızın atmosferindeki toz zerrelerini parçalayabileceğine inanılıyordu. Diğer yandan, toz zerrelerinin ışığı geçirdiği düşünülüyordu. Ancak böyle bir durumda parçaların uzaya saçılmasını açıklamak mümkün olmayacaktı.

ZERRELER IŞIĞI HEM GEÇİRİYOR HEM KIRIYOR

Sydney Üniversitesi’nden Barnaby Norris’in liderliğindeki ekip Şili’de bulunan Büyük Teleskop’u kullanarak üç kırmızı dev yıldızın çevresindeki toz kabukları inceledi. Lacour, “Çok fazla, beklediğimizden daha fazla toz bulduk. Görünen o ki zerreler parçalanmalarını önleyecek kadar şeffaflar ama ışığın yönünü değiştiriyorlar” dedi.

Toz zerrelerinin ortalama 300 nanometre çapında, yani beklenenden çok daha büyük olduğunu ifade eden Lacour, “Kulağa küçük geliyor ancak aslında çok büyükler” dedi. Hatta toz zerrelerinin yıldızların saçtığı ışığın dalga boyuna yakın ölçüde olduğu ortaya çıktı. Bu sayede fotonlar doğrudan zerreciklere çarpamıyor. Aksine fotonların yönünün değişmesine neden oluyor. Bu etkileşim sonucu da toz zerreleri ortalığa saçılıyor.

Lacour, “İlk defa zerrecikleri hareket ettirmek için elimizde yeni bir araç var. Zerrecikler fotonlar onlara çarpıp ittirdiği için hareket etmiyor. Parçacıklar hareket ediyor çünkü ışığı kırıyor ve bu kırılma sonucu ortaya çıkan enerji parçacıkları ittiriyor. Parçacık da böylede yok olmamış oluyor” diye konuştu.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Max Payne Brezilya'da intikam peşinde!


'Harika bir eşim, güzel çocuklarım ve muhteşem bir evim vardı. Amerikan rüyasını yaşıyordum."
2001 Haziran’ında bu sözler ile pazara sürülen Max Payne oyunu kullandığı ‘Bullet time’ teknolojisi ve çizgi roman sayfalarına benzeyen sürükleyici hikâye örgüsü ile çok kısa bir zamanda efsaneler arasındaki yerini aldı. Payne bugüne kadar dünya çapında 7 milyon kopya sattı. 18 Mayıs’ta çıkacak olan ve yolu Brezilya’ya uzanan Max Payne 3’ün yapımına ise 105 milyon dolar harcandı. Max Payne oyunu 12 Nisan’da ise akıllı telefonlardaki yerini alacak.

Max Payne 3’ü Grand Theft Auto serisine yazdığı senaryolar ile tanınan yazar Dan Houser kaleme aldı. Yazar bu hikâyede Payne’in hiç olmadığı kadar acımasız ve sert görüleceğini belirtiyor. Max’in yaşlanmış bir biçimde oyuncuların karşısında olacağını ifade eden yazar, “Max’in kötü adamdan acımasız adama doğru sürüklendiği bir hikâye olacak” diyor. Payne’in imajıda bir hayli değişmiş. Takım elbise ve pardösüyü terk eden Max atlet ve Hawaii model gömlekleri tercih ediyor. Senaryoya göre Payne New York’u terk edip bir özel güvenlik şirketinde çalışmak için Sao Paolo’ya gidiyor. Şirketin sahibi işadamı Rodrigo Branco kaçırılan karısı Fabiana’yı bulması için Payne’i işe alıyor. Emrine verilen ekibi kabul etmeyen Payne ise gene yalnız kurdu oynuyor ve Baretta’sı ile Sao Paolo sokaklarında Fabiana’nın izini bulmaya çalışıyor.

Payne’in dünya çapında 7 milyon kopya satıp kitleleri peşinden sürüklemesinde tartışmasız bir biçimde yapımcı Remedy’nin kullandığı ‘Bullet Time’ teknolojisinin payı var. İzleyicilerin beyazperdede The Matrix serisi ile, ‘slow motion’ (ağır çekim) olarak bildiği ‘Bullet Time’ çekim tekniği görüntünün o kadar yavaşladığı izlenimini veriyordu ki mermilerin bile havayı nasıl yırta yırta hedefine isabet ettiğini görme imkânı bulunuyordu. Remedy’nin 2001’de kullanmaya başladığı bu ‘Bullet Time’ teknolojisi bugün 2012 yılında Mass Effect 3’te bile görülüyor.
Rakamlarla Max Payne
Seri dünya çapında 7 milyon kopya sattı.
Max Paye’nin filmi 85 milyon dolar gişe yaptı.
Max Payne 3’ün yapımına 105 milyon dolar harcandı.
200 kişilik bir ekip Max Payne 3’ü hazırladı.

Galaxy S III heyecanı!


Samsung'dan sızan bu etkinlik afişinde hem Galaxy S III göründü, hem de çıkış tarihi ortaya çıktı!

Son zamanlarda hemen her gün hakkında bir şeyler duyduğumuz Samsung'un yeni amiral gemisi olmaya hazırlanan Galaxy S III için sonunda çıkış tarihi, resmi olmasa da belli oldu.
Sızan bir Samsung etkinlik afişine göre Samsung Galaxy S III'ün çıkış tarihi Mayıs olarak lanse edildi. Etkinlik birçok farklı Kore tabanlı internet sitesi üzerinden yayıldı ve kullanılan etkinlik afişinde net bir şekilde bu yeni ve merakla beklenen akıllı telefonun 22 Mayıs günü Londra'da tanıtılacağı belirtildi.
Afiş üzerinde bulunan genel bilgilerden daha çok dikkat çekense, kullanılan zarif, ince ve açık metal renginde gözler önüne serilen muhtemel Galaxy S III görseli oldu.
Bu yeni cihazdan beklenen en önemli özellikler arasındaysa hızlı, canlı ve ince bir tarsıma sahip olması bulunuyor. Pek tabi göz alıcı bir ekran ve an itibariyle kullanılandan çok daha iyi bir işlemci de beklenen diğer özellikler arasında.
Kore'de bulunan DDaily'e göreyse Galaxy S III 4.65 inç'lik Super AMOLED Plus ekrana sahip olacak ve 720 X 1280 gibi yüksek bir çözünürlük sunacak. AsiaE'nin yayınladığı habere göreyse bu yeni cihaz aynı zamanda dört çekirdekli bir işlemci kullanacak ve LTE ile donatılacak.
Ekinlik davetinin Samsung'dan sızdığı kuvvetle muhtemel ama 22 Mayıs günü gelmeden de kesin bir şey söylemek imkansız.

8 Nisan 2012 Pazar

İnternet bağımlılığı ulusal tehdit haline geldi!




Bilim insanları internet bağımlılığının çocuk ve gençlerde uyuşturucu ve kumar bağımlılığı kadar tehlikeli hale geldiğini belirtti. 

İnternetin sosyal etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis İnternet Komisyonu’na Dr. Ömer Şenormancı ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden Doç. Dr. Tuncer Okay’ın yaptığı sunumlar, internet bağımlılığı “profilini” ortaya koydu. Şenormancı sunumunda, internet bağımlısı bir kişinin gösterdiği fiziksel sıkıntıları, “Özbakımazalması, göz kuruması, sırt ve bel ağrısı, hareket azlığına bağlı kilo alımı, uyku ve yemek düzeninde bozukluk” şeklinde sıraladı.
KLAVYE SESİ MUTLU EDİYOR
Doç. Dr. Tuncer Okay’ın sunumunda ise, bağımlılık belirtileri, “İnternet kullanma süresinin giderek fazlalaşması ve uykusuzluk, evlilik problemleri ve işe geç kalma” şeklinde sıralanıyor. Bağımlı kişide, “İnternete bağlanma sesi ve klavye sesi”, olumlu duygulara neden oluyor.Kişi, internet dışında kendisini “değersiz” hissediyor, yanı sıra “Madde ve kumar oynamamdan iyidir, sadece bir kez daha girmemsorun yaratmaz, ben internet bağımlısı değilim” düşüncelerini tekrarlıyor.
SİGARA KULLANIMINI ARTIRIYOR
İnternette daha fazla kalmak için uyumayan bağımlı, uyku sorununu çözmek için ise kahve, kola ve sigara kullanımını artırıyor. Ayrıca “pornografi bağımlılarının” günlük hayatlarında “cinsel isteksizlik” görülüyor. Bu arada, Türkiye’de işsizlik ve internet kafelerin yaygınlaşmasının çocuklar ve gençler arasında internet bağımlılığını artırdığına dikkat çekiliyor.
ALKOL BAĞIMLISIYLA AYNI TEDAVİ
İnternet bağımlılığı tedavisinde, madde ve alkol bağımlılarına yönelik tedavi uygulanıyor. ABD, Çin, Güney Kore ve Tayvan, internet bağımlılığını ulusal sorun olarak tanımlarken, internet bağımlılığı tedavi kliniklerindeki artış dikkat çekiyor. Sadece Güney Kore'de 140'ın üzerinde klinik bulunuyor. İnternet bağımlılığının yaygınlığının yüzde 1.5-8.2 oranları arasında değiştiği bildiriliyor.
Aileler de fark etmiyor
İnternet bağımlıları genellikle durumlarının farkında olmuyor. Madde bağımlılığında ve kumar alışkanlığında aile durumu fark edip tepki koyarken, internet bağımlılığın da kişi ile birlikte aile ve yakınları da sorunu fark etmiyor. Çocuklar ve gençlerde genellikle anne sorunu algılıyor ancak baba aynı tepkiyi göstermediği için müdahale süreci gecikiyor.
Saatleri kaydırın önerisi
İnternette daha fazla kalmak için uyumayan bağımlı, uyku sorununu çözmek için ise kahve, kola ve sigara kullanımını artırıyor. Uzun süre yerinden kalkmayan kişide "kızgınlık ve huzursuzluk" görülüyor.
Uzmanlar, internet bağımlılığını azaltmak için "zıt saatlere kaydırma" yöntemini öneriyor. Sabah internete giriş yapılıyorsa "duşa girme ve kahvaltı etme", daha çok akşam giriş yapılıyorsa, "eve gelişi geciktirme", internete girişten sonra ise, "yarım saatte bir mola verme" öneriliyor.

'Google'ın gözlüğü tüketiciyi aldatıyor'!



Google, bilim-kurgu filmlerinden fırlama Project Glass'ı iki gün önce tanıttığında, teknoloji dünyası geleceğin fütürist dünyasına bir bakış atmış oldu.

Gözlüğün tanıtım videosu izleyen herkesi heyecanlandırdı ancak, analistler Google’ın aldatıcı bir reklamla kendisini aşan bir ürün tanıttığı görüşünde.

Google’ın yayımladığı fotoğraflarda gördüğümüz ve bulunduğunuz her yerde, her an bilgi erişimi sağlayan cihaz, aslında bir gözlük değil. Kullanıcının sağ  gözünü kapatan dikdörtgen bir cam parçası. Cam-gözlük, Recon Instruments'ın Ocak ayında tanıttığı ve kayak sporuyla uğraşanlar için ürettiği MOD Live gözlüğünün aksine, görüş alanının tamamında belirecek görüntü sunmuyor. Sadece sağ gözün görüş alanında belirecek küçük bilgi ikonları gösteriyor.
Analistler, fotoğraflardaki cihazın, tanıtım videosunda sunulan özelliklere sahip olabileceği konusunda şüpheli. Ayrıca, Google’ın en son teknoloji gözlüklerinde Recon tarzı bir yaklaşım mı seçeceği yoksa Project Glass ile yeni bir yaklaşım mı benimsediği konusunda soru işaretleri var.
TANITIM VİDEOSU ABARTILI”
Wired dergisi, Project Glass’ın detayı hakkında Google’dan bilgi istedi. Şirketten e-mail yoluyla gelen cevapta, “Project Glass hakkında ek bilgi sunulamayacağı” ifade edildi.
SithSense adlı giyilebilir bilgisayar sistemini geliştiren ekipte yer alan, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Pranav Mistry, “Project Glass’ın sahip olduğu küçük ekran, tanıtım videosundaki tecrübeyi sağlayamaz” dedi.
Georgia Tech Üniversitesi’nden Blair MacIntyre ise “Bu çeşit bir tasarımla videodaki görüşü elde edemezsiniz. Küçük görüş alanı, çerçevenin gözün kenarında kalması, sunulmak istenen içerikle etkileşimi zorlaştırır. Yine de gözlüğün boyutu ve tasarımı iyi” ifadesini kullandı.
MIT araştırmacısı Mistry, tanıtım videosunun genel bir görüş vermeyi amaçladığını düşünüyor. MacIntyre ise Google’ın çıtayı biraz fazla yükseltmeye çalıştığı kanısında. Wired’a konuşan MacIntyre, “Google, hazırladığı sahte videosunda, sahip olduğu donanımın ulaşamayacağı, beklentilerin ve aldatıcı reklamcılığın üzerine çıkan bir seviye ortaya koydu” dedi.
ABD’li araştırmacı, “Beni video hakkında rahatsız eden detaylardan biri, kişinin baktığı yere veya manzaraya göre bilgi notlarının belirmesi... Google artırılmış gerçeklik mi yapmaya çalışıyor yoksa lokasyon temelli bilgilendirme mi? Google’ın yapmak istediğiyle insanların beklentileri ve fikirleri uyum göstermeyebilir” dedi.
EN AZ İKİ YILI VAR
Mistry, Google’ın Project Glass’ı satmaya karar vermesi halinde bile en az iki yıl bu ürünü piyasaya sunamayacağını öne sürdü. Bunun en büyük nedeni olarak mevcut mobil görüntü teknolojisini gösteren Mistry, “Baş üstünden görüntü alma cihazları 0.6 metrelik sabitlenmiş lens mesafesinden yararlanıyor... Gerçek artırılmış gerçeklik için, görüntünün dinamik olarak odaklanması gerekiyor. Bu da gözlüğe yerleştirilecek ek donanım gerektiriyor” dedi.
ŞEFFAF GÖRÜNTÜLEME
Georgia Tech Üniversitesi’nden MacIntyre ise kapalı alanlarda veya dışarıda, görünebilir katmanları mümkün kılacak şeffaf bir ekran yaratmanın çok zor olduğuna inanıyor. MacIntyre, “Büronuzdaki parlaklık ile açık alanlardaki parlaklık faklı olacağından görüntüyü bozabilir” dedi.
Kısaca, kapalı alanların ışığında rahatça şeffaf ekranda beliren görüntüler, dışarıya çıktığınız anda fark edilemeyebilir. MacIntyre, farklı ortamlardaki aydınlığa uyum sağlayacak bir ekran üretmenin kolay olmayacağını ve bunu sadece aydınlatma özelliğini geliştirerek elde edemeyeceklerini ifade etti.
Analistler, Google’ın sahip olduğu teknolojiyi göstermek için hazırladığı gözlüğün, videoda gösterilen özellikleri sağlayamaması halinde, şirketin kendi itibarını zora düşürecek bir ürün haline gelebileceğini belirtti.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Nokia'dan bir bomba daha mı?



41 MP'lik kamerasıyla herkesi şaşırtan Nokia 808 PureView'dan sonra daha da "acayip" bir cep geliyor.
Nokia'nın 41MP kameralı cebi Nokia 808 PureView'i hatırlarsınız... Göz alıcı özelliklerine rağmen Sybmian Belle işletim sistemi kullandığı için ölü doğacağı düşünülüyordu. Fakat bugün ortaya çıkan slayt görüntülerinde, Windows Phone ile çalışacak büyük kamera sensörüne sahip, kavisli ekranlı bir akıllı cep ortaya çıktı.
IT168.com'un yayınladığı görsellerde, cihazın Lumia PureView olduğu görülebiliyor. Ayrıca cihazın özellikleri de slaytta yer alıyor: 4,3 inç kavisli HD ekran, "isimsiz" çift-çekirdekli işlemci ve Adreno 320 GPU. İsimsiz işlemcinin, Qualcomm Snapdragon S4 yada 1.7GHz'e yükseltilmiş Qualcomm MSM8960 Pro olması büyük ihtimal.
Tabii ki cihazın 41 MP'lik kamera sensörü Carl Zeiss lensine sahip ve saniyede 30 kare 1080p video kaydı yapabiliyor. Resimlerden de görülebileceği gibi, telefonun kamera sensörü tıpkı 808 PureView'inki gibi çok büyük.
Bu alışılmışın dışındaki tasarıma sahip telefonun, Windows Phone "Apollo" güncellemesiyle beraber gelmesi bekleniyor. Yani resmi açıklama için biraz daha beklememiz gerekecek.
Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar