<data:blog.title/>

<data:blog.pageName/>-<data:blog.title/>









16 Şubat 2012 Perşembe

Resimlerle HTC Sense 4.0!

Muhteşem bir cep telefonu, Android 4.0 ve tabii ki Sense 4.0... Hepsi içeride ve galerimizde!
HTC Endeavor, yeni sızıntılarla internet alemini yeniden salladı. Sızıntılar arasında ROM'u ve diğer teknik detaylar da var.
Daha önceleri HTC Edge olarak bilinen Endeavor'un MWC 2012'de tanıtılması bekleniyor. Telefonun ROM bilgilerine göre, Endeavor, Android 4.0 Ice Cream Sandwich ve Sense 4.0 arayüzü ile gelecek. Doğruluğu onaylanan, dört-çekirdekli Nvidia Tegra 3 işlemci, 720p çözünürlüklü ekran, Dropbox entegrasyonu, Wi-Fi ve Bluetooh 4.0 telefonun diğer özellikleri arasında.
Kameraya gelecek olursak, Endeavor bize 8MP arka ve 1.3MP ön kamera sunuyor.
Peki ya Sense 4.0 ne durumda? Yeni ekran görüntüleri, yeniden düzenlenmiş arayüz, yeni ekran kilidi açma seçenekleri, daha güzel görünen widget'lar ve genel olarak daha cilalı bir görünüm olduğunu gösteriyor.
Tanıtım tarihleri olan MWC 2012 yaklaştıkça HTC Endeavour ve HTC Ville hakkında daha fazla detay ve sızıntı meydana geliyor. Bu gelişmeleri merakla izliyor ve CHIP Online olarak size ulaştırıyoruz.

Sahibini kalp atışından tanıyan bilgisayar!

Tayvanlı bilimadamları, tıpkı parmak izi gibi, dünya üzerindeki her insanın kalp atışlarının birbirinden farklı olduğundan yola çıkarak sahibini kalp atışından tanıyan ve buna göre çalışan bilgisayar sistemi üretti.

New Scientist dergisinin haberine göre, Tayvan’ın Uusal Chung Hsing Üniversitesi bilimadamları, insan avucundan aldıkları ECG kayıtlarından her bir insanın kalp atışının tıpkı parmak izi gibi birbirinden farklı olduğunu tespit ettiler.
Bilim adamları bu kayıtları biyometrik verilere dönüştererek, bilgisayara değen elin daha önce kaydı yapılan kişiye yani sahibine ait olup olmadığının tespit edilmesini sağladı....

"Uzayda ezan sesi duydum"!

Malezyalı astronot Dr. Sheikh Muszaphar Shukor, uzayda nasıl bir ibadet yapılacağını göstermek için 9. Müslüman astronot olarak uzaya gittiğini belirterek, ''Uzayda herkes bir mucizeyi hisseder. Ramazan ayına denk gelen uzay seyahatinde Uzay İstasyonu'nun içerisinde bu ezan sesini duydum'' dedi.

Soruları yanıtlayan Shukor, İslamiyetin bir yaşam biçimi olduğunu ifade eden Shukor, uzay seyahatinde namazını kıldığını ve orucunu tuttuğunu söyledi.

Shukor, çocukluğunda babasının kendisine aldığı bilim kurgu kitaplarından etkilendiğini ifade ederek, ''Odamda da Süpermen, Star Wars ve uzay fotoğrafları vardı. O zamanlar Malezya'dan birinin uzaya gitmesini kimse beklemiyordu. Ben de bu hayalimi gerçekleştirmek için doktorluk mesleğini seçtim'' dedi.

Malezya'nın nasıl bir ülke olduğunu ve diğer ülkelerle yarışabilir bir ülke olduğunu göstermek istediğini anlatan Shukor, ''Malezya, gençleri uzay çalışmalarına özendirmek amacıyla uzaya insan göndermek istiyor. 5-10 sene gibi yakın bir gelecekte çok daha fazla doktor ve bilim insanı yetiştirmeyi hedefliyor. Ben nereye gitsem herkes uzayla ilgileniyor. Bu da programın temel amacıydı'' diye konuştu.

Uzaya gitmenin maliyetinin 25 milyon dolar olduğunu bildiren Shukor, Rusya'da 18 ay süren uzaya gitme eğitimi aldıklarını anlattı.

Uzaya gitmek isteyen 11 bin 435 kişi arasından biri kadın 4 kişinin seçildiğini ifade eden Shukor, ''Bu eğitimi alabilmeye hak kazanmak için çok iyi görmeniz, çok iyi duymanız ve dişlerinizin sağlam olması gerekiyor. Vücudunuzda ameliyat izi olmaması gerekiyor. Çünkü uzayda basınç çok yüksek olduğu için dikiş yerleri açılabilir'' dedi.

11 bin 435 kişi içinden seçilmesinin nedeninin en hızlı, en güçlü olması olmadığını anlatan Shukor, şunları bildirdi:

''Zihinsel olarak en güçlü kişi olduğuma inanıyorum. Ben 5 erkek kardeşin olduğu bir ailede büyüdüm. Kaybetmekten nefret ederdim, kazanana kadar mücadele etmeye devam ederdim. Uzaya gitmek için ailem çok destek verdi. Uzaya gitme eğitimi aldığım süre içinde sürekli gözyaşı döken annem, 12 kilogram verdi. Babam ise 'uzaya gitmeden geri gelme' dedi. Herkesin uzaya gidebileceğine inanıyorum ama zihinsel olarak çok güçlü olmak gerekiyor.''

''Uzay için bir fetva hazırlandı''

Bütün müslümanlara İslamın nasıl bir din olduğunu uzaydan göstermenin büyük bir önem taşıdığına işaret eden Shukor, şöyle devam etti:

''Müslüman olarak sorumluluklarınızın ne olduğunu, nerede olursanız olun ister dünyada, ister uzayda, İslamiyet bir yaşam biçimidir. O yaşam biçimini nasıl orada da devam ettireceğimizi göstermek istedik. Malezya'da dini otoriteler, uzayda dini görevlerini nasıl yapılacağına ilişkin bir fetva hazırladı. Özellikle gelecekteki Müslüman astronotlar için.

Uzay seyahatim Ramazan ayına denk gelmişti. Oruç zamanı ve ibadet zamanı uzaya gidilen yere bağlıdır. O yüzden uzay mekiği, Kazakistan üzerinden fırlatıldığı için oradaki saati baz aldık. Yine Kazakistan saatine bağlı olarak 5 vakit namazımı kıldım. Abdest olarak da teyemmüm aldım. Toprak olmadığı için duvarlardan teyemmüm abdesti aldım. Kıble olarak dünyaya yönünüzü çevirmek gerekti. Zaten Uzay İstasyonu sürekli dünyaya bakacak şekildeydi yönü. Namaz kılmak için ayakları bağlamanız gerekiyordu, yer çekimi olmadığından. Secdeye iniş ve kalkışlarda çok yavaş hareket etmek gerekiyordu.''

''Uzayda herkes bir mucizeyi yaşar''

Uzayda herkesin bir mucizeyi hissedeceğini belirten Shukor, ''Ben orada ezan sesini duydum. Uzay İstasyonu'nun içerisinde gerçek olarak bu ezan sesini duydum. Diğer astronotların ezan hakkında bilgileri yoktu, ama ben bizzat fiziksel olarak o sesi duydum. Uzaydayken buna o kadar da şaşırmıyorsunuz. Çünkü uzayda bulunduğunuz sürenin her anında Allah'ın varlığını ve gücünü oradan hissediyorsunuz. Uzayda kaldığım her an Allah'a kendimi çok yakın hissettim. Orada oruç da tuttuk. Bu ibadetleri yaparken, aç, susuz ve yorgun kendimi hissetmedim'' diye konuştu.

Uzay istasyonundaki yaşamla ilgili deneyimlerini paylaşan Shukor, ''Orada hayat çok farklı. Bu hayatı Türkiye'deki genç nesillere anlatmak için Türksat'ın davetlisi olarak geldim. Bu sayede de uzaya bir ilgi oluşturmak istiyorum'' dedi.

Uzaya ilk gittiğinde dünyaya baktığını ve dünyanın ne kadar küçük olduğunu gördüğünde tüylerinin diken diken olduğunu anlatan Shukor, ''Yani kalbiniz duruyor, gözünüzü kırpmadan dünyaya bakıp ve dünyanın ne kadar güzel olduğunu temaşa ediyorsunuz. Dünyaya her bakışında ne kadar küçük olduğunu fark ettiğiniz dünyada, aynı büyülü duygulara kapılıyorsunuz. Yaradanın gücünü hissediyorsunuz. İnsanlar dünyada çeşitli sebeplerden dolayı birbirlerini öldürüyorlar. Ama uzaya çıkıp dünyaya baktığınızda dünyanın ne kadar küçük olduğunu görüyorsunuz. Biz, milyonlarca galaksiyle karşılaşıyoruz. Bu nedenle dünyayı korumak çok önemli'' diye konuştu.

Shukor, uzayı fetheden kişinin dünyayı da fethedeceğini belirterek, Amerika, İran, Hindistan'ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerin uzaya ilişkin çalışmalar yaptıklarını anımsattı.

Uzaya gidip dünyaya bakıldığında, dünyadaki hava kirliliği, ozon tabakasının incelmesi gibi nedenlerle dünyanın nasıl yok olduğunun görüldüğünü ifade eden Shukor, ''Dolayısıyla dünyaya geri döndüğünüzde küçük, lokal sorunlar değil, global sorunlarla ilgilenmek istiyorsunuz. Çocukların aç kalması, savaşlar gibi sorunlarla ilgileniyorsunuz. Astronot olarak dünyaya döndüğünüzdeki misyonunuz da zaten dünya ülkelerini gezerek gençlerin, bakış açısını değiştirip onlara vizyon kazandırmak. Ben de kendimi bu misyonu gerçekleştirmeye adadım. Bir gün Türkiye'nin de uzaya astronot göndermesini ve Türklerin de uzay çalışmalarıyla ilgilenmesini hayal ediyorum'' dedi.

''Kanser araştırmalarının sonuçları 1 yıl içinde açıklanacak''

Uzayda, kanser hücreleri üzerinde çalışmalar yaptığını dile getiren Shukor, deneyin yüzde 80 civarında sonuçlandığını, sonuçların tamamlanmasının ardından kamuoyunun bilgilendirileceğini söyledi.

Hücrelerin uzayda daha hızlı yenilendiğini anlatan Shukor, ''Uzayda fazla kalmayın çabuk yaşlanırsınız'' dedi.

Bu araştırma sonuçlarının bir sene içerisinde çeşitli uluslararası dergilerde bilim dünyasına duyurulacağını bildiren Shukor, bu çalışmaların daha önce de başka araştırmacılar tarafından yapıldığını, ancak kendi araştırmalarında diğerlerinden daha farklı yöntemler kullandıklarını söyledi.

Shukor, ''Araştırmalarımızda uzayda yer çekimi olmamasından dolayı kanserli hücrelerin biraz daha fazla üreme yaptığını bulduk. Deney sonuçlarımız çok olumlu ama şu an bir şey konuşmak için bir beş sene daha gerekiyor'' dedi.

Uzayda yaşadıklarını paylaşan Shukor, ''11 gün oradaydım keşke orada daha uzun süre bulunabilseydim. Yer çekimsiz bir ortamda olmak zaten çok ilginç. Sürekli olarak uçuyorsunuz. Her 45 dakikada bir güneş doğup, her 45 dakikada bir batıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu, 27 bin kilometre hızla dönüyor. Günde 16 kez dünya etrafında dönüyor'' şeklinde konuştu.

''Eğitimlerde eksi 45 derecede ağaç kestik''

Uzaya gitmeye hak kazandıktan sonra yaklaşık 3 sene süren ve 9 aşamadan oluşan zorlu bir eğitim aldıklarını bildiren Shukor, ''Rusya'ya gittikten sonra 2 kişi seçildi ve 1 sene boyunca Rusya'da eğitim aldı. Eğitimin ardından uzaya gittik'' diye konuştu.

Rusya'da 1 sene eğitim aldıklarını belirten Shukor, uzaya gitmek için aldığı eğitimler hakkında şu bilgileri verdi:

''Rusya'da aldığım eğitimlerden biri, beni bir sandalyeye oturttular ve 20-25 dakika boyunca sürekli döndürdüler. Sandalye üzerinde dönerken de kusmamaya ve başımızın dönmemesine gayret ediyoruz. Kapalı bir kutu gibi 27 bin fitlik yükseklikte oksijen alıp verilmesini test eden bir uygulamadan geçtik. Yer çekiminin 9 katı ağırlıkta bir basınç, vücuda uygulanıyor, bunun sonucunda vücutta kanayan yaralar açılıyor. Bizi, Sibirya'ya götürdüler ve orada vücudun kendi kendisini ısıtmayı öğrensin diye eksi 45 derecede ağaç kestirdiler. Bu eğitimle biz, soğuk şartlarda hayatta kalma becerisini kazandık. Ankara'daki eksi 2 derece soğuk benim için hiçbir şey. Ukrayna'da 3 gün boyunca deniz üzerinde yolculuk ettik ve batmayla ilgili testlerden geçirildik. Bütün bu eğitimler, bedenin eğitilmesinde önemli. Daha önce giden astronotlar da üsse geldi ve deneyimleri istişare edildi.''

Astronot olmanın sadece fiziksel kondisyona bağlı olmadığını, aynı zamanda zihinsel olarak da sağlamlık gerektirdiğini anlatan Shukor, ''Ben bu programa katıldığımda kazanan kişi olduğumu biliyordum. Bu benim kaderimdi, buna inanıyordum. Çünkü küçüklüğümden beri çok istediğim uzaya gitmek, Allah'ın takdiri ve onun yazdığı bir kaderdi'' dedi.

25 sene sonra uzaya gitme hayalini gerçekleştirdiğini ifade eden Shukor, sadece şöhret kazandırmayan astronot olmanın aynı zamanda genç nesillere örnek olmak gibi büyük bir sorumluluk getirdiğini kaydetti.

Uzaydayken hiçbir sağlık problemi yaşamadığını söyleyen Shukor, ''Sanki uzayda yaşamak için yaratılmışım gibi hissettim. Malezya halkının da benim için yaptıkları duaların gücünü de hissettim'' diye konuştu.

Uzaydan Dünya'ya dönüşlerinde bazı sorunlar yaşadıklarını kaydeden Shukor, şöyle konuştu:

''Normalde 10 kilometrelik bir alana girmemiz gerekirken bu alanın 450 kilometre dışına çıktık. Dünya'ya giriş anında uzay mekiği 7 kez kendi etrafında dönerek inebildi. Dünya'ya ilk girdiğimizde yer çekimi kuvvetinin etkisini 6 kat daha fazla hissettik. Özellikle göğüs üzerine büyük bir basınç etkisi hissettim. Soluk almanın bile zor olduğu anlardı. İlk indiğimde parmağımı bile kaldıramadım. O kadar yorgun hissettim kendimi. İki kişi kollarımdan tuttu yürüyebilmem için. Dünya'ya uyum için bir kaç saat gerekti.

Sonuçta insan beşer ve dünya için yaratılmış. Uzaya gittiğinizde psikolojik ve fizyolojik değişikliklere maruz kalıyorsunuz. Üçüncü günden itibaren kaslarda küçülme ve kemik erimesi meydana geliyor. Radyasyon uzayda çok kuvvetli. Buna maruz kalıyorsunuz. Pek çok astronot bu ortama bir haftadan fazla zor dayanıyor. Döndüklerinde rehabilitasyon almak zorunda kalıyorlar hem radyasyon etkileri hem de diğer fiziksel değişimler için.''

Uzayda en çok duş almayı özlediğini dile getiren Shukor, ''Bir de uzayda koku yok en çok toprağın, çimenlerin ve yaprakların kokularını çok özledim'' dedi.

Shukor, uzayın onun için bir tutku olduğunu vurgulayarak, ''Gerekirse ölürüm bile uzay için. Tek gidiş biletiyle Mars'a bile giderim geri dönmeksizin'' şeklinde konuştu.

Yarın Ankara'da, 16 Şubatta da İstanbul'da ''Uzayda 11 Gün'' konferans verecek olan Shukor, uzayda yaşadıklarını anlatacak.

Dr. Shukor kimdir


1972 Malezya doğumlu Shukor, ilköğrenimini Malezya'da tamamladıktan sonra tıp eğitimine Hindistan'da devam etti. 1997 yılında ortapedi cerrahı olarak mezun olduktan sonra Malezya'da birçok hastanede çalıştı. Bunun yanında Space, Science National University'de araştırmacı olarak görev aldı. Dalgıçlık ve dağcılıkla ilgilenen Shukor, uzaya çıkma hayalini gerçekleştirmek istedi.

''Beden aklın yoluna tabidir'' sloganıyla yola çıkan Shukor, 2006 yılında ''Ankgasawan'' adlı uzay uçuşu programına katıldı. 10 Ekim 2007'de uzaya çıkan Shukor, uzaydaki Müslüman astronotlardan biri olarak tarihe geçti.

Kablosuz bağlantıyı güçlendiren sprey!

Telefon sinyali alabilmek için balkondan sarktığınız ya da kendinizi folyolara sarıp yogi pozisyonunda göğe doğru yükselmeye çalıştığınız günler bitiyor.
Askeri teknolojiler üreten Chamtech'ten Anthony Sutera'nın Google'ın "Solve for X" organizasyonunda tanıttığı sprey sadece cep telefonunun alıcısını güçlendirmiyor neredeyse her şeyi antene dönüştürüyor.
Okyanusun derinliklerinden gönderilen sinyallerin dünya dışından bile alınmasını sağlayacak bir araç düşünebiliyor musunuz? Objelerin üzerine sıkıldığında onların yüzeyini binlerce nanokapasitörle kaplayan aerosol sprey sayesinde bir ağaç hatta bir duvar bile verici görevi görmeye başlıyor.
IPHONE'DA DENENDİ
Sutera'nın ekibi 3'üncü nesil bir iPhone anteninde spreyi denedi ve telefonun sinyali yüzde 10 arttı.
Kablosuz bağlantının olmadığı ya da çok zor sağlandığı yerlerden bile sinyal alınmasını sağlayacak bu buluşla anten teknolojisi hakkında bildiğimiz her şey değişecek gibi gözüküyor.

15 Şubat 2012 Çarşamba

USB'lere dikkat!

Çıkarılabilir aygıtlar yoluyla bulaşan zararlı yazılımların büyük tehdit oluşturduğu, yeni yılla birlikte ''HTML/ScrInject.B.Gen'' olarak tanımlanan virüsün dünyada en sık görülen zararlı yazılıma dönüştüğü bildirildi.
Siber tehditlere karşı proaktif koruma lideri olan ESET’in bulut-tabanlı zararlı yazılım raporlama sistemi Live Grid‘e göre, bilgisayarlara yönelik Ocak ayının en sık görülen tehdidi “HTML/Scrinject.B.Gen“ adlı virüs oldu. Bu virüs, güvenilir olarak bilinen web sitelere yerleşerek, kullanıcıyı sahte linklere yönlendiriyor ve kötü amaçlı yazılımların bilgisayara indirilmesine neden oluyor.
ESET’in Live Grid Tehdit İstatistikleri‘nde son iki ayda önemli değişiklikler kaydediliyor. USB gibi çıkarılabilir aygıtlar yoluyla bulaşan zararlı yazılımlar 2011 yılı boyunca en büyük tehditi oluştururken, yeni yılla birlikte “HTML/ScrInject.B.Gen“ olarak tanımlanan bir virüs, dünyada en sık görülen zararlı yazılıma dönüştü. Bu virüs HTML web sayfalarının karmaşık kaynak kodlarının bulunduğu komut dosyalarında yer alıyor ve kötü amaçlı yazılımları otomatik olarak indirme ya da sahte sitelere yönlendirme gibi etkiler içeriyor.
Başka sitelerin güvenilirliğini kullanıyor
Siber suçlular, aslında bir kodu ifade eden “HTML/ScrInject.B.Gen“ virüsünü, düzgün ya da güvenilir olarak bilinen sitelere bir link görüntüsüyle gömüyorlar. Link tıklandığında virüs harekete geçiyor ve otomatik olarak kötü amaçlı bir yazılım kullanıcının bilgisayarına indiriliyor. Amaç burada da yine klasik. Siber suçlular, bu yöntemle mümkün olduğunca paraya dönüştürülebilecek, parola, şifre, banka bilgileri gibi kişisel bilgilere ulaşmayı hedefliyor.
Noel etkisi
ESET Güvenlik Uzmanı Peter Stancik, HTML/ScrInject zararlısının Aralık ayında yükselişini ve Ocak ayındaki artışını dünyadaki Noel kutlamalarına bağlıyor. Stancik, “Daha fazla alışveriş, daha dikkatsiz tıklamalar ve daha fazla popularite… Daha önceki yıllarda da, Kasım ayında başlayan Noel nedeni ile belirli türlerdeki tehditlerde artış gözlemlemiştik” değerlendirmesini yaptı. Peter Stancik, güncel bir antivirüs yazılımının bu kodu engelleyebildiğini belirterek, “ESET NOD32 ve ESET Smart Security gibi yazılımlar başta olmak üzere ESET antivirüs yazılımları, bu virüsleri farkedip, sisteme bulaşmadan engelleyebiliyor.

ESET Live Grid® verilerine göre Ocak 2012 Dünya Tehdit Sıralaması
Eset,güvenlik,antivirüs,Live Grid,virüs

Windows 8'e bir marifet daha!

Windows 8'in bunu yapabileceğiniz zaten söylemiştik; sonunda yapacağı kesinleşti!

PDF dosyaları, belgeler, duyurular, faturalar gibi birçok amaçla kullanılıyor ve onları açmak için öncelikle Adobe Reader gibi bir program yüklememiz gerekiyor. Windows 8'de PDF belgelerini Adobe Reader'a ihtiyaç duymadan açabileceğimizi duymuştuk. PCBeta.com'un ortaya çıkardığı yeni bir ekran görüntüsü ise bunu onaylar nitelikte.
Yukarıdaki ekran görüntüsünde "Entertainment" (Eğlence) bölümünde gördüğünüz "Reader" uygulaması, PCBeta'ya göre PDF dosyalarını açabilecek.
Microsoft'un gelecekteki Internet Explorer Metro web tarayıcısı sürümlerinde eklenti desteği vermeyeceğini biliyoruz. Windows 8'in ARM sürümleri ise eklenti desteğine hiç sahip olmayacak gibi görünüyor. Ancak bu Reader uygulaması, PDF belgelerini açmakta ve muhtemelen yazdırmakta herhangi bir sorun yaşamayacağımızı

Google neler biliyor neler...

Google en yakınınızdaki kişiden fazlasını biliyor!
Google'ın ve hatta Facebook'un hakkımızda neleri bildiğini öğrendiğinizde ağzınız açık kalacak!

Google'ı neredeyse hepimiz kullanıyoruz. Arama devinin son zamanlarda çeşitli sayfalarda gösterdiği gizlilik uyarısını görmüşsünüzdür. "Bu işler önemli" başlığıyla gösterilen uyarıyı bir çoğumuz es geçiyoruz ve zaman kaybetmek istemiyoruz. Zira Google'ın hakkımızda toplayacağı bilgileri bir daha okumak, belki de sinirlerimizi bozacak. Dolayısıyla bunları tekrar görmek istemiyoruz.
Google'ın yeni gizlilik politikası, onu para kazanmak konusunda istediğini yapmak yönünde daha özgür bir hale getiriyor. Google ve Facebook gibi dev şirketler, bizi, bize en yakın olan insanlardan bile iyi tanıyorlar. Bu bilgilerin bir hacker'ın eline geçmesi ise çok daha büyük bir kabusa dönüşebilir. İşte Google'ın hakınızda bildiğiklerinden bazıları:
CNN'in raporuna göre Google, Gmail ile gönderdiğiniz ve aldığınız tüm e-postaları elinde bulunduruyor. GTalk ile yaptığınız tüm sohbetler, Google Voice ile yaptığınız görüşmeler de Google'ın elinde. Google Calendar'ı kullanıyorsanız, gün gün tüm yaptıklarınız da arama devinin kontrolü altında. Kişi listeniz, hakkınızdaki bilgiler ve tanıdığınız kişiler hakkındaki bilgiler de Google'ın bilgisi dahilinde. Google+ veya Picasa'ya yüklediğiniz fotoğraflar, Reader veya iGoogle yoluyla okuduğunuz ve ilgilendiğiniz haberler ve konular, Google'dan hiç de gizli kalmıyor.
Google her şeyinizi biliyor. Peki ne yapmalı?

Google'da arama yaparken oturum açmışsanız ve bir hastalık, politik görüş, Google hizmetleri hakkında bir dedikodu ve fazlası hakkında arama yaptıysanız bunlar, Google tarafından kayıt altında tutulyor. Google gibi arama konusunda inanılmaz bir teknolojiye sahip bir şirketin, bu verilerden istediği bilgiyi elde etmesi çok kolay olsa gerek. Google'ın oturum açmadığınız zamanlarda 6 ay boyunca aramalarınızı takip edebildiğini de hatırlatalım.
Bu arada Facebook'un daha fazlasına sahip olabileceği konusuna hiç girmiyoruz. Tüm bu yaptıklarınız, kayıt altına alınanlar bir kere gerçekleştikten sonra geri alınamaz hale geliyor.
"Kötü işler yapma" sloganıyla yürüyen Google'ın kötü işler yaptığını söylemiyoruz. Google, sunduğu hizmetlerle hayatımızda büyük kolaylıklar sağlıyor. Google, kar elde etmek ihtiyacı duyduğunu bizlerden gizlemiyor. Ancak Google'ın yeni gizlilik politikasını "mümkün olduğunca çok saydamlık ve seçim" sunduğu iddiası açıkçası biraz kafa karıştırıcı...
Google, bilgilerimizi indirmeye izin veriyor. Ancak bilgilerimizi kaydetmemesini istediğimizde, buna yönelik bir seçenek bulamıyoruz. Google ve Facebook, bir çoğumuzun onaylamayacağı veya anlamayacağı bir yolla özel bilgilerimizden gelir elde ediyor. Ancak hacker'lar bu konuda daha da ileri gidebilir - ki bunun birçok örneği var.
Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar